9 Mayıs 2012 Çarşamba

27 MAYIS 1960 - 05 TEMMUZ 1964

ARA REJİMLER; DİKTA VE SULTA DÖNEMİ

27 Mayıs 1960          İSYAN / İHTİLAL veya DARBE
                                  Cuma sabahı radyolarını açanlar Türk Silâhlı Kuvvetleri’nin (!?) yayınladığı şu bildiriyi dinlediler. (Okuyan Kurmay Albay Alparslan TÜRKEŞ, Başbakanlık Müsteşarlığına getirildi)
               “Dikkat.... Dikkat...
               Muhterem Vatandaşlar,
               Radyolarınızın başına geçiniz. Güvendiğiniz Silâhlı Kuvvetlerinizin sesi bir dakika sonra sizlere hitap edecektir.
               Bu gün, demokrasimizin içine düştüğü buhran ve son müessif hadiseler dolayısıyla ve kardeş kavgasına meydan vermemek maksadıyla Türk Silâhlı Kuvvetleri memleketin idaresini ele almıştır.
               Bu harekete Silâhlı Kuvvetlerimiz, partileri içine düştükleri uzlaşmaz durumdan kurtarmak ve partiler üstü tarafsız bir idarenin nezaret ve hakimliği altında en kısa zamanda adil ve serbest seçimler yaptırarak idareyi hangi tarafa mensup olursa olsun seçimi kazananlara devir ve teslim etmek üzere girişmiş bulunmaktadır. Girişilmiş olan bu teşebbüs hiçbir şahsa veya zümreye karşı değildir. İdaremiz hiç kimse hakkında şahsiyata müteallik tecavüzkâr bir fiileteşebbüs etmeyeceği gibi, edilmesine de asla müsamaha etmiyecektir. Kim olursa olsun ve hangi partiye mensup bulunursa bulunsun, her vatandaş kanunlar ve hukuk prensipleri esaslarına göre muamele görecektir. Bütün vatandaşların partilerin üstünde ayni milletin ayni soydan gelmiş evlâtları olduklarını hatırlayarak ve kin gütmeden birbirlerine karşı hürmetle ve anlayışla muamele etmeleri ıstıraplarımızın dinmesi ve milli varlığımızın selâmeti için zaruri görülmektedir. Kabineye mensup şahsiyetlerin Türk Silâhlı Kuvvetlerine sığınmalarını rica ediyoruz. Şahsi emniyetleri kanun teminatı altındadır.
               Müttefiklerimize, komşularımıza ve bütün dünyaya hitap ediyoruz. Gayemiz Birleşmiş Milletler Anayasasına ve İnsan Hakları Prensiplerine tamamiyle riayettir. Büyük Atatürk’ün yurtta sulh cihanda sulh, prensibi bayrağımızdır. Bütün ittifaklarımıza ve taahhütlerimize sadıkız. NATO’ya inanıyoruz ve bağlıyız. CENTO’ ya bağlıyız.
               Tekrar ediyoruz. Düşüncemiz, yurtta sulh, cihanda sulh’tur.
               Türkiye dahilinde bütün garnizonlardaki garnizon komutanları o yerin mülki ve askeri idaresine el koyacaklar ve vatandaşların her hususta emniyetini sağlayacaklardır.
               İsmet İnönü sağ ve selâmettedir.”
               Sabah saat 04’den itibaren yayınlanan tebliğlerden, silâhlı kuvvetlerin idareyi ele aldığı ve harekâtın kansız başarıldığı anlaşılıyordu.
               Olaylar birbirini takip ediyor, tevkifler birbirini kovalıyordu. Ne şekilde olursa olsun, milli irade ile, yani milletin oyu ile seçilmiş ve sadece Demokrat Partiye mensup Bakan ve Milletvekilleri (!?) tutuklanarak, ihtilâlin karargahı haline getirilen Harp Okulu’na götürülüyordu.
               Artık, parlâmenter demokratik hukuk rejimi son bulmuş, bunun yerine 38 üyeli Milli Birlik Komitesi idareye el koymuştur.

               . Demokrasi kesintiye uğratıldı.
               . Cumhuriyete ara verildi.

                ATATÜRK; “Egemenlik hiçbir sebep ve şekilde terk ve iade edilemez, emanet edilemez, bırakılamaz. Bu egemenliği tekrar geri alabilmek için; (egemenliği) almak için kullanılmış olan araçları kullanmak gerekir. Millet, egemenliği kayıtsız şartsız elinde tutmayı kendi vicdanına karşı söz verip yemin ettikten sonra, şunun veya bunun gereğidir diye, şuna veya buna verilebilecek en basit bir halk bulunuz, vazife bulunuz ve yetki bulunuz. Kimse bulamaz... İrade alınamaz ve irade verilemez. Egemenliği verebilen bir insan ve yahut egemenliğini kaybeden bir insan ve yahut bir toplum egemenlikten yoksun olunca (ki, egemenlik iradenin göründüğü ve bilindiği yerdir) o halde iradesi felç olur. Bundan dolayı, egemenliğini verebilmek için iradesinin felç olmasına razı olmak gerekir., Bundan dolayı veremez. Egemenliğini verebilmek için; İradesinin, arzusunun, eğilimlerinin felçli kalmasını kabul etmek lâzımdır. (bu) Ölmeyi kabul etmek demektir. Bundan dolayı bir millet egemenliğini veremez. Yalnız alınır ve zorla alınır. Millet egemenliğini elinde tutuyor ve ancak, egemenliğinden gerektiği kadarını uygulamak üzere Millet Meclisi’nin tümünü görevlendiriyor. Fakat, bir tek adama bu yetki verilemez., Egemenliğine sahip olmayan bir insan veya bir toplum, hiçbir zaman iradesini kullanamaz., Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir ve Milletin kalacaktır., İdare usulü, halkın geleceğini, bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına dayanır., Milleti temsil eden, milli iradeyi millet namına sınırlı ve belirli bir zaman için manevi şahsiyetinde toplayan Türkiye Büyük Millet Meclisi bile, en sonunda “millet tarafından yenilebilir” Esas olan millettir. Egemenlik, onun olduğu gibi, idare hakkı da onundur., “Ancak, milletler egemenliklerini geçici olarak da olsa verecekleri Meclislere dahi lüzumundan fazla güvenmemelidir. Millet, her ihtimale karşı egemenliğini korumak zorundadır. Bu hususta yapılagelen şey, tekrar milletin oyuna başvurmaktır. Bugünkü Meclisimiz milli egemenliğin aşığıdır. Bundan sonrakilerin de öyle yapacağına şüphem yoktur. Bunlar elbette bu gibi önlemleri tam olarak bilirler.” (1923-Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, Eskişehir-İzmit Konuşmaları, Arı İnan – Türk Tarih Kurumu)
            “Türk milleti’nin toplumsal düzenini bozmaya yönelen didinmeler boğulmaya mahkûmdur. Türk milleti, kendinin ve memleketi’nin yüksek menfaatleri aleyhine çalışmak isteyen bozguncu, alçak, vatansız ve milliyetsiz beyinsizlerin saçmalamalarındaki gizli ve kirli emelleri anlamayacak ve onlara hoşgörü gösterecek bir topluluk değildir., O, şimdiye kadar olduğu gibi doğru yolu görür. Onu yolundan saptırmak isteyenler, ezilmeye ve kahredilmeye mahkumdur. Bu hususta, köylü, işçi ve özellikle kahraman ordumuz candan beraberdir. Bundan kimsenin şüphesi olması.” (1929-Ayın Tarihi, Cilt: XX, Sayı: 65-1929 / 324-325)         

               .1924, Atatürk Anayasası ilga edildi.

               “Gerçekte Atatürk’ün en büyük eseri, Cumhuriyet ve inkılâplarla birlikte bunların esaslarını ihtiva eden ve 36 yıl yürürlükte kalan 1924 Anayasası’dır. Bu Anayasa hemen hemen bütünü ile Atatürk’ün eseridir. Muhakkak ki değişmez kutsal kitap değildir. Demokratik hayatımızın gereklerine göre bazı değişikler yapmak mümkündü. Fakat. Onu tamamen bir kenara atıp, Milli Hakimiyetin çeşitli yönlerden kısıtlandığı ve 20 yıl bile yürürlükte kalamayan 1961 Anayasasını yapmanın anlamı nedir. Bunu yapanlar nasıl Atatürkçülükten bahsedebilirler !? Acaba bunlar, Atatürk sevgisi ve Atatürkçülük açısından ilgisiz ve önemsiz olaylar mıdır ? Atatürk’ün son yıllarında ve günlerinde Cumhuriyet’ in en büyük sorumluluğunu emanet ettiği, ona bağlılığı, yakınlığı, sevgi ve sadakati, söz götürmez olan, aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı görevini yürüten Celâl BAYAR’ a karşı Atatürkçülük taslamak komik değil mi ? Ama, Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden Dr. Cem Eroğul’ a hazırlattırılan “Demokrat Parti Tarihi ve İdeolojisi konulu”, bilimsel olması gereken, fakat marksist işporta klişelerinin kullanıldığı, olayların çarpıtılarak yorumlandığı bir doktora tezinde; “Gayenin Atatürk’ün dış görünüşüne dokunulmazlık bahşetmek olduğu, yoksa, Atatürk’ün ruhunun yaşatılması ile ilgisiz bulunduğu ifade edilmiştir.”
               Bu doktora tezini okuyan bir kimse, Atatürkçülüğün ruhuna bütünü ile aykırı bir düşünüş tarzının özenle işlendiğini ve 27 Mayıs zihniyetinin samimi bir Kemalizm ve/veya Atatürkçülük olmadığının somut örneğini açıkça görür ve anlar. Kaldı ki, kitabın ilerleyen bölümlerinde açıklayacağımız üzere; Darbe doğrudan Atatürk ilke ve inkılâplarına karşıdır.

ATATÜRK NE DİYOR ?
* “Millet, egemenliği (demokrasi) kayıtsız şartsız elinde tutmayı kendi vicdanına karşı söz verip, yemin ettikten sonra, şunun ve bunun gereğidir diye şuna veya buna verilebilecek en basit bir hak bulunuz, vazife bulunuz... Kimse bulamaz !.., Ondan sonrası idare usulü, halkın geleceğini şahsen ve fiili olarak idare etmesi esasına dayanır. Bildiğiniz gibi bir idare ve bir de egemenlik vardır. İdare, kalp ve vicdanın eğilimi ve isteğidir. Bir insanda olduğu gibi, insanlardan oluşan sosyal toplumda da irade mevcuttur. İRADE ALINAMAZ ve İRADE VERİLEMEZ. Fakat iradenin uygulama vasıtası olan egemenliği verebilen bir insan, veyahut egemenliğini kaybeden bir insan veyahut bir toplum egemenlikten yoksun olunca (ki, egemenlik iradenin göründüğü ve bilindiği yerdir) o halde iradesi felç olur. Bundan dolayı egemenliğini verebilmek için iradesinin felç olmasına razı olmak gerekir., Bundan dolayı veremez. Egemenliğini verebilmek için, iradesi’nin, arzusu’nun, eğilimleri’nin felçli kalmasını kabul etmek lâzımdır. Bu, ÖLMEYİ KABUL ETMEK demektir. Bundan dolayı bir millet, egemenliğini veremez. Yalnız (düşmanlardan) alınır, zorla alınır. Millet egemenliğini elinde tutuyor ve ancak egemenliğinden gerektiği kadarınıuygulaman üzere, M. Meclisi’nin tümünü görevlendiriyor. Fakat, (asla) bir tek adama bu yetki verilemez.” (1923-Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Eskişehir-İzmit Konuşmaları, Arı İnan-TTK, 1982) 
* Türkiye’yi derece derece mi ilerletmeli ? (yoksa) ani olarak mı ? İki sistem var. Biri, bilinen büyük Fransız ihtilâlindeki yöntem; Rejimler değişecek, ihtilâllere karşı mukabil ihtilâller yapılacak. Sağ solu tepeler, sol sağı süpürürken, bir de bakılacak ki, bir buçuk asırlık zaman geçmiş. Bu milletin damarlarında o kadar bol kan ve önünde o kadar geniş zaman var mı ? (1922-Atatürk ve İktisat, Yüksel Ülken, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları – 1981)
* Dünyada gerçekçi olmayan bir şey yaptığımız zaman hiçbir şey yapmıyoruz demektir. Bu memleketi şu yöne sevkederken, bir şey yaptığımızı ifade etmeliyiz ! Bir de, daima geçerli ve söz konusu olan “çoğunluktur.” Bu milletin çoğunluğu bizimle beraber ise, parti deyiniz, ne derseniz deyiniz ! yürümek mümkündür. Çoğunluk beraber değilse, grup deyiniz, heyet deyiniz, buna dayanarak inkilâpta başarı mümkün olamaz. (1923-Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Eskişehir-İzmit Konuşmaları, Arı İnan TTK, 1982)
* Türk milletini son asırlarda geri bırakmış olan müesseseleri yıkarak, yerlerine milletin en yüksek medeni gereklere göre ilerlemesini sağlayacak yeni müesseseleri koymuş olmaktır. Devlet hayatında inkılâp sosyal durumumuzu da kapsar; Lâiklik, Medeni Kanun ve Demokrasi.. (1933-Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, Prof. Afet İnan – Türk Tarih Kurumu Yayını, 1959)
* Uçurumun kenarında yıkık bir ülke... Türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar... Yıllarca süren savaş ve ondan sonra, içerde ve dışarda saygı ile tanınan “yeni vatan” yeni toplum, yeni devlet ve bunları başarmak için aralıksız inkilâplar... İşte, Türk genel inkilâbının bir kısa ifadesi. (1935-Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt: 1 – Türk İnkilâp Tarihi Enstitüsü Yayını, 1945)
* “Kişisel haklar teorisinin temeli şöyle kuruldu : Her türlü hakkın kaynağı (insan) kişidir. Çünkü, gerçek hür ve sorumlu olan yaratık, yalnız insan’dır.,” -  “Buna göre, kişinin yalnız doğal hak ve ahlâki sorumluluk ile sınırlandırılan mutlak bağımsızlığı, bütün medeni teşekküllerden önce, ilk durum olarak, çıkış noktası gibi kabul ediliyor. Fakat, diğer taraftan insanların sosyal ve siyasi teşekküller halinde bulunması da doğal ve gereklidir.,” – “İşte bu serbest gelişmeyi sağlamak, kişisel hakların oluşturduğu çeşitli hürriyetlerin ana gayesidir. Bu haklara saygı göstermeyen siyasi toplum, asıl vazifesinde kusur etmiş olur ve devlet, varoluşunun nedenini ve anlamını kaybeder. Çağdaş demokrasi de, kişisel hürriyetler, özel bir değer ve önem kazanmıştır; artık kişisel hürriyetlere devletin ve hiçbir kimsenin müdahalesi sözkonusu değildir. Ancak, bu kadar yüksek ve kıymetli olan kişisel hürriyetin medeni ve demokrat bir millete, neyi ifade ettiği; Hürriyet kelimesinin, mutlak şekilde düşünülebilen manâsıyla anlaşılamaz. Söz konusu olan hürriyet, sosyal ve medeni insan hürriyetidir.,” – “Kişisel hürriyetin, ne kadarından vazgeçilmesi gerekeceği, içinde bulunulan zamana ve memlekete göre değişir. Özel zamanlar, özel tedbirler gerektirebilir. Bir da, hürriyetin kötüye kullanılması, hürriyetin geçici fakat, geniş ölçüde sınırlandırılmasını gerektirebilir. Bütün bu tedbirleri ve sınırlandırmaları tanımak lüzumu , devlet fikir ve kavramını ifade eder. Bu hususlardaki tedbirlerin şiddetini ve sınırlarının genişliğini ölçmek büyük bir sanattır. Devlet sanatı ise budur. Bu sanatta isabetin derecesi hürriyetin sınırlarını çizen kanunda görülebilir. Çünkü, “Bu sınır ancak kanun yoluyla tespit ve tayin edilir” her halde, vatandaşların genel hürriyet ve mutluluğu için kişilerden, ancak devlet için zorunlu olan bir kısım hürriyetlerinin bırakılması istenebilir.,” – “Bu sebeple hürriyet, Türk’ün hayatıdır.,”–“Artık, Türkiye’de “Her Türk hür doğar ve hür yaşar” - “Türkler, demokrat, hür ve sorumluluklarını bilen vatandaşlardır. Türk Cumhuriyeti’nin kurucuları ve sahipleri bizzat kendileridir.” (1930-Medeni Bilgiler,286/ M. Kemal Atatürk’ün El Yazıları, Prof. Afet İnan, 1969 – Türk Tarih Kurumu Yayını) “Yeter ki, Devlet; Hakimiyeti, milletin refahına, genel mutluluğuna ve vatandaş hürriyetlerinin sağlanmasına kullansın.” (1931 /287-Cumhuriyet Gazetesi, 19.Şubat.1931)
                                 
                                     “27 Mayıs sonrası yayınlanan mesnetsiz ve gülünç tebliğlerden biri” 
ESKİŞEHİR ÖRFİ İDARE KUMANDANLIĞI TEBLİĞİ
Ankara da bütün hükümet erkânı ve Demokrat Parti Başkanları yabancı memlekete kaçarken yakalanmışlardır. Beraberlerinde 12 uçak dolusu altın mücevherat ve parayı kaçırmakta iken yakalandılar. Sabık Başbakan Adnan MENDERES ve Sabık Reisicumhur Celâl BAYAR Askeri kumandanlık tarafından tevkif edilmiştir. Eskişehir de matbaası olan herkes bu havadisi basıp yayınlamalıdır.
DİKKAT   DİKKAT   DİKKAT
Vatanseverliğinize hitap ediyoruz. D.P. İl, İlçe ve Bucak Başkanlarının kaçmalarına mahal vermeden tevkif edilmelerini ve askeri kuvvetler gelinceye kadar salınmamalarını rica ederim.
Eskişehir Örfi İdare Komutanı
Tuğ General Bedii KİREÇTEPE

DİĞER İLGİNÇ ÖRNEKLER; (Nazlı ILICAK, 27 Mayıs yargılanıyor) BÜYÜK YALAN ve İFTİRALAR
. AĞAOĞLU, Yunanistan’a kaçarken yakalandı. Eski vekil yakalandığı zaman çoban kıyafetinde idi.
. Sabık iktidarın taraftarlarını silâhlandırmaya çalıştığı ve ordudan 37 bin tüfek istediği açıklandı.
. Buzhanelerden toplu halde cesetler çıktı. Cesetlerin ekserisinin nümayişlerde öldürülen talebeler olduğu açıklandı.
. İstanbul emniyeti, mezarları arayan askeri idare emniyet müdürü Vahap Erdoğan; Elimizde bir çok ihbar var. Bize Eyüp ve Üsküdar’da taze mezarlar bulunduğu, talebelerin buralara ikişer-üçer şekilde gömüldüğü bildirildi. Demiştir.
. Harp okulunun imha plânları açıklandı.
Öyle ki; Demokratik parlamenter sistemle yönetilen bir ülkede Meclisin feshedilmesi, Atatürk’ ün en yakın arkadaşı, sırdaşı, Bakanı, Başvekili ve Halk Partisini kurucusu, TC’nin ilk Sivil Cumhurbaşkanı Celâl BAYAR’ ın ve O’ ndan sonra en yüksek komuta mercii Genel Kurmay Başkanının görevden alınarak tutuklanması, iktidar mensuplarının Yassı adaya gönderilmesi; Basın, sözde aydınlar ve muhalefet tarafından alkışlanıyordu.  DP teşkilât mensupları ve seçmenleri hakarete maruz kalıyor ve nahak yere işkence görüyorlardı. Ancak, bu isyan ve antidemokratik uygulamalardan sadece askerler sorumlu değildi. Üniversite ve yargı mensupları, bazı siyasiler, basın ve (gerçek demokratlar hariç) herkes demokrasiyi ortadan kaldıran bu hukuk ve ahlâk dışı davranışlara alkış tutuyor ve fetva veriyordu. Dahası, müthiş bir iftira ve ihbar furyası başlamıştı. MGK tarafından çıkartılan “tedbirler yasası” bunu teşvik ve tahrik eder mahiyette olduğundan, bu ahlâk dışı iftira ve gammazlama kampanyası çığırından çıktı. Buna üzülmemek mümkün değildi.    
            Aslında Demokrat Partinin memlekete kazandırdığı eser ve hizmetler saymakla bitmez. Hattâ buna sayfalar bile yetmez. Ancak, NATO kaynaklarından alınan bilgi ve belgelere göre DP, 10 yıllık iktidarı süresince, emsal ve dünya geneli örneklerine göre ortalama 100 yıllık bir kalkınma ve gelişmeyi gerçekleştirmiş mucizevi bir siyaset kurumudur. ( DP’nin dünyada bir başka eşi ve benzeri yoktur. Yeryüzünde hiçbir parti bu kadar başarılı olamamıştır., Besim TİBUK, 1993 Dönemi DP Genel Başkan Yardımcısı ve LDP Genel Başkanı.  İstanbul, Kanal-7 14.Mayıs.2001)
            YORUM : Gerek 1950’den sonra geçen on yıl zarfında, gerekse 27 Mayıs 1960’dan sonra Demokrat Partinin on yıllık icraatı ve mensupları hakkında (yukarda bir örneği görüldüğü gibi) muhalefet, bazı kalemler ve ihtilâlciler tarafından; Hiçbir ahlâki, insani, ilmi ve vicdani kayda tabi olmadan çok ağır kötülemeler, yalanlar, iftiralar ve suçlamalar yapıldı. Kamuoyunun ve halkın beyni bu şekilde yıkanmak ve DP hafızalardan silinmek istendi. Suçlamaların dikkate değer tarafı, başta radyo, ajans, hukuk hocaları olmak üzere bütün devlet gücü ve basının büyük kısmı tarafından yapılması, suçlananların da hiçbir şekilde cevap vermek durumunda olmamalarıdır. Suçlamaların hiçbirinin sabit olmaması, bunların en büyük makamından itibaren Devlet organları tarafından yapılması, siyasi güce, iftiracı ve intikamcı bir Devlet niteliğini kazandırmıştır. Maalesef memlekette o zamanlar Osmanlıca tabiri ile zebunküşklük hakim olmuş, radyo ve basın büyük ölçüde buna katılmış ve katkı sağlamıştır. O kadar ki, 4 Temmuz 1960 tarihli Time Dergisi de, başlatılan intikam kampanyası hakkında endişelerini belirtmek lüzumunu hissetmiş ve göstermiştir.  

   TÜRK MİLLETİ’NİN REDDETTİĞİ İHTİLAL : 27 MAYIS1960
           “Bize yapılan hücumlar, aslında milli iradeye yapılmıştır.” Yassıda, Adnan MENDERES
24 Mayıs 1960 günü iktidar, en geç üç ay içinde bir “erken seçim” yapılması ve seçimin emniyet şartları içerisinde cereyanını sağlamak için muhalefetle tam bir görüş birliğine vararak, Halk Partisi ile halisane bir anlayış, işbirliği ve mutabakat ortamı sağladı. Bu işbirliği o günün ortamı içinde büyük önem taşıyor, ülkedeki siyasi bunalımın seçimle bertaraf edileceği ve demokrasinin korunacağı hususunda umut veriyor idi. Fakat, Türkiye Büyük Millet Meclisinde oluşan bu mutabakatın üzerinden 36 saat bile geçmeden, 27 Mayıs sabahının ilk saatlerinde askeri müdahale yapıldı. 
Bu, dünya tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir darbe şeklidir. Tek yönlü, haksız ve hukuksuz olarak gerçekleştirilmiş, emir komuta zincirine uyulmaksızın ve hiyerarşik düzene aykırı olarak yapılmıştır. Buna rağmen 27 Mayıs bayram olarak ilan edilip millete mâledilmeye çalışılmış ve yıllarca halk aldatılarak Demokrat Partililer küçük düşürülmeye çalışılmıştır. Bu utanç vericidir. Zira, darbe doğrudan Cumhuriyet, DEMOKRASİ ve Demokrat Parti’ ye karşıdır. Üstelik, millete rağmen yapılmıştır. Bu meş’um darbeyle DP iktidardan uzaklaştırılıp mallarına, evraklarına el konulup, mensupları tutuklanırken; Başta CHP olmak üzere diğer partilere dokunulmamıştır.
Müdahaleyi, Halk Partisi Genel Başkanı İsmet İNÖNÜ ve damadı Metin TOKER ile Cemal ÜRSEL hariç olmak üzere; aslında askerlikle barışık olmayan tamamının sicili bozuk 37 Subay ve bir kısım Astsubay tarafından gizlice tertiplenmiş ve yasa dışı olarak yapılmıştır. Darbenin hiyerarşik olmadığına dair en bariz örnek, Genel Kurmay Başkanı ile Hava Kuvvetleri Komutanının da operasyonun hedefleri arasında bulunmasıdır. Orgeneral Rüştü ERDELHUN ile Orgeneral Tekin ARIBURUN, Demokrat Parti Milletvekilleri ile birlikte hatta, onlardan da önce göz altına alındılar. Dönemin Milli Savunma Bakanı İbrahim Ethem MENDERES’ de ilk göz altına alınanlar arasındaydı.
İhtilal idaresi, ilk günlerden itibaren CHP ile temasa başlamış ve onun emrine girmişti. İhtilalin görünen lideri Cemal GÜRSEL, 28 Mayıs 1960 sabahı İsmet İNÖNÜ’ yü telefonla aramak suretiyle ona: “Emirleriniz bizim için daima peygamber buyruğudur.” Demiş ve İnönü’ den gelecek talimatları uygulayacağı teminatını vermişti. Yazar Metin TOKER, “İsmet Paşayla On Yıl” isimli yapıtının 3. cilt sayfa 12-13’de bunu açıklamıştır. İhtilal, taraflardan birinin üzerine acımasızca yürürken, diğerini okşuyordu.
Bu darbenin diğer bir özelliği, partiler arası mücadeleler sonunda ortaya çıkan gerginliğin durdurulması gibi bir amaçla yapıldığı iddia olunmuş olmasına rağmen, aslında müdahale sadece iktidar partisini hedef almıştır. Cumhurbaşkanı, Hükümet Üyeleri, DP Milletvekilleri ve teşkilatından pek çok insan tutuklandığı, bir kısmı işkenceye tabi tutulduğu, sonunda 15 idam ve ağır cezalar verildiği halde, CHP’ye mensup hiç kimsenin sorgu suale uğramamış olmasıdır. İdama mahküm edilenler : Celal BAYAR, Refik KORALTAN, Adnan MENDERES, Fatin Rüştü ZORLU, Hasan POLATKAN, İbrahim KİRAZOĞLU, Agâh EROZAN, Emin KALAFAT, Baha AKŞİT, Hamdi SANCAR, Bahadır DÜLGER, Nusret KİRİŞOĞLU, Zeki ERTAMAN, Osman KAVRAKOĞLU ve Genel Kurmay Başkanı Rüştü ERDELHUN’ dur. (Diğer Milletvekilleri 5 ilâ 15 yıl ile müebbet hapis arasında ağır cezalara çarptırıldılar.) Bunlardan Adnan MENDERES, Fatin Rüştü ZORLU ve Hasan POLATKAN İmralıda asılarak idam edildi. (16-17 Eylül 1961) Diğer idamlıkların cezaları müebbet hapse çevrildi. Bunlar İmralı’ dan diğer arkadaşlarının bulunduğu Kayseri Cezaevine gönderildi.
Demokrat Partinin 400 Milletvekili ve parti teşkilatından binlerce yönetici; Başta Yassı ada mahkemesi olmak üzere çeşitli ağır ceza mahkemeleri tarafından sorulan servet ve siyasetlerinin hesabını verip beraat ettiler. Haksız mal edinme davalarından bir kişi bile mahkum edilmedi. İhtilalci, DP’yi halkın karşısında itibarsız kılmak için harcadığı çabalara rağmen, gerçeği fark etmiş olan halkımızı kendi yanına çekmeyi başaramamıştır.  
Celal BAYAR, hastalığı sebebiyle 1963 yılında Adli Tıp Raporu ile tahliye edildi. Bayar bir müddet sonra yeniden tutuklanarak önce hastaneye yatırıldı. Tahliye için verilen rapor iptal edildi. Tekrar Kayseri Cezaevine nakledildi. Daha sonra 1964 yılı sonunda diğer müebbet arkadaşları ile birlikte Kayseri Cezaevinden tahliye edildi. Hizmetleri ve bıraktığı eserler, uzun ömrüne 104 yıla sığmayacak kadar çok olan BAYAR, 22 Ağustos 1986 tarihinde hayata gözlerini kapadı. Her ilden getirilen vatan toprakları ile birlikte, köyü olan Umurbey’ de toprağa verildi.   
Bu yönüyle, 1960 darbesinin yeniden mahkemelere taşınıp, yargılamanın ( Nürmberg Mahkemeleri gibi ) tekrarlanması, özellikle günümüz Demokrat Parti Yöneticileri olmak üzere, bütün bir millet için zorunlu bir vebal mesabesindedir.
Zira, 27 Mayıs darbesi Türk Milleti tarafından onaylanmamış, ilk dönemde sadece tahammül edilmiş, katlanılmış sonunda ise ihtilal açık suretle reddedilmiştir. Dahası, DP 1960’dan sonra kamu vicdanında tamamen aklandığı gibi, İzmir ve İstanbul İktisat Kongrelerinde iktisaden  haklılığı ve doğruluğu ispatlanmış, TBMM’de siyaseten ibra edilmiş ve siyasi hakları ile itibarlarının iadesi cihetine gidilmiştir. Yüksek Adalet Divanı, yani Yassıada Mahkemesi dışında açılan bütün mahkemeler ise beraatle sonuçlanmıştır.
Yassıada da kurulan Yüksek Adalet Divanı’na gelince ; Bu sözde Mahkemenin Adalet ve Hukukla hiç mi hiç ilgisi alakası yoktur. Yine Besim TİBUK’ un tabiriyle hukuk ve ahlak tarihinin yüz karasıdır. Cari Anayasa durumunda olan Teşkilatı Esasiye Kanunu’na tamamen aykırıdır. 1961 Anayasası ise sadece % 61 katılımla onaylanmıştır. Bunun en az % 20 si cebri ve korkudan – baskıdan mütevellittir. Yani, 1960 darbesinin hiçbir hukuki, ahlaki ve milli dayanağı yoktur.
Ancak ; 27 Mayıs 1960 – 30 Mayıs 1960 tarihleri arasında bütün DP Bakan ve Milletvekilleri ile İl, İlçe, Ocak ve Bucak Başkanları, Yönetim Kurulu Üyeleri ve üyelerinin çoğu tutuklanmış ; İşkence ve zulümlere uğramış ; Ayrıca, Partinin bütün menkul ve gayri menkulleri ile her türlü evrakına el konularak imha edilmiştir.    
Milli Birlik Komitesi’nin yapısı ve oluşum biçimi de ayrı bir tartışma konusudur. Bunu daha iyi anlamak için, bizzat Milli Birlik Komitesi tarafından Devlet Radyosunda yaptırılan, 21 Temmuz 1961 – 11 Ağustos 1961 tarihleri arasında sürdürülen “Hırsızlar Kervanı” isimli programın içeriği yeterlidir. Bu programda, her gün tam 5 saat 45 dakika 15 saniye müddetle DP ve DP’ nin ileri gelenlerine iftira üstüne iftira, yalan üstüne yalan yağdırıldı.
Bu programın ardından 15 Eylül 1961 günü Yassıada Mahkemesinin kararları açıklandı. 47 kişi beraat ettirilmiş, 15 kişi idama, 31 kişi müebbet hapse, 305 kişi de çeşitli ağır cezalara çarptırılmıştı.
15 idamdan üçü Başbakan Adnan MENDERES, Dışişleri Bakanı Fatih Rüştü ZORLU, Maliye Bakanı Hasan POLATKAN ‘ın cezalarını Milli Birlik Kurulu maalesef tasdik ve infaz eyledi. (16–17 Eylül 1961) Diğer mahkumların hepsi, cezalarını çekmek üzere Kayseri Cezaevine gönderildi. Cumhurbaşkanı Celal BAYAR ise bilahare yaşlılık ve hastalığından ötürü affedilerek salıverildi.
Parti’ nin tüzel kişiliğine gelince: 27 Mayıs 1960 darbesine kadar Büyük  Kongre toplamayan Demokrat Parti, 1 Eylül 1960 tarihinde resmen faaliyetten men edildi. 29 Eylül 1960 tarihinde ise ,süresi içinde Büyük Kongresini toplayamadığı gibi enteresan ve darbeyle ilgi kurulmayan bir gerekçe ile Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından kapatıldı.

27 MAYIS KONUSUNDA ÖNEMLİ BİR TESPİT VE BAZI GERÇEKLER
a) 27 Mayıs 1960 da Türk Silâhlı Kuvvetlerinin, yönetimi, darbeyle milli iradeden alıp Milli Birlik Komitesine devrettiği üyeler ve doğrudan ihtilali planlayan, sevk idare ve organize eden grup :
            S.No:   Adı ve Soyadı  :           Rütbesi / Görevi                                                          :
            01.      Cemal GÜRSEL                      Devlet ve Hükümet Başkanı, Orgeneral
            02.      Ekrem ACUNER                     Kurmay Albay
            03.      Refet AKSOYOĞLU              Kurmay Yarbay
            04.      Mucip ATAKLI                       Kurmay Albay
            05.       Fazıl AKKOYUNLU              Piyade Yarbay
            06.       İrfan BAŞTUĞ                        Tümgeneral
            07.       Rıfat BAYKAL                       Kıdemli Piyade Yüzbaşı
            08.       Emanullah ÇELEBİ                  Kıdemli Kurmay Yüzbaşı
            09.       Ahmet ER                               Jandarma Binbaşı
            10.       Orhan ERKANLI                    Kurmay Binbaşı                       (İnönü’nün yakın dostu )
            11.       Vehbi ERSÜ                           Kıdemli Kurmay Yüzbaşı
            12.       Numan ESİN                          Kurmay Yüzbaşı
            13.       Suphi GÜRSOYTRAK           Kıdemli Kurmay Binbaşı          (İnönü’nün yakın dostu)
            14.       Orhan KABİBAY                   Kurmay Yarbay
            15.       Kadri KAPLAN                     Kurmay Binbaşı
            16.       Mustafa KAPLAN                  Kurmay Yarbay
            17.       Suphi KARAMAN                 Kurmay Yarbay
            18.       Muzaffer KARAN                   Tank Kıdemli Binbaşı
            19.       Kamil KARAVELİOĞLU       Kurmay Yüzbaşı
            20.       Osman KÖKSAL                   Kurmay Albay
            21.       Münir KÖSEOĞLU                Kurmay Deniz Binbaşı
            22.       Fikret KUYTAK                     Kurmay Albay
            23.       Sami KÜÇÜK                        Kurmay Albay
            24.       Cemal MADANOĞLU           Tümgeneral
            25.       Sezai O’KAN                         Kurmay Albay
            26.       Muzaffer ÖZDAĞ                   Kurmay Yüzbaşı
            27.       Fahri ÖZDİLEK                      Orgeneral                    (İstanbul Sıkıyönetim Komutanı)
            28.       Mehmet ÖZGÜNEŞ               Kurmay Yüzbaşı
            29.       Selahattin ÖZGÜR                  Kurmay Binbaşı
            30.       Şükran ÖZKAYA                   Kurmay Binbaşı
            31.       İrfan SOLMAZER                  Personel Kıdemli Yüzbaşı
            32.       Şefik SOYUYÜCE                 Kurmay Binbaşı
            33.       Dündar TAŞER                       Tank Binbaşı
            34.       Haydar TUNÇKANAT          Kurmay Albay
            35.       Alpaslan TÜRKEŞ                  Kurmay Albay (Başbakanlık Müsteşarı oldu)
            36.       Sıdkı ULAY                            Tümgeneral
            37.       Ahmet YILDIZ                        Kurmay Albay
            38.       Muzaffer YURDAKULER      Kurmay ALBAY

Albaylar           ( tümü kurmay) 9 kişi    ortalama yaş :   42
Yarbaylar         ( tümü kurmay) 4   “     ortalama yaş :   41
Binbaşılar         ( 10’u  kurmay)            13 “     ortalama yaş :   38
Yüzbaşılar        (4’ü kurmay)                7  “      ortalama yaş :   34
Toplam  :                                 33 Subay         ortalama yaş :   39, Görüldüğü gibi ortalama rütbe binbaşı-yarbay’ dır. Otuz üç yüzbaşı-binbaşı-yarbay, son aşamada aralarına dört general ve emekliliğini isteyerek izne ayrılmış bir orgenerali almışlardır.

b) MİLLİ BİRLİK KOMİTESİ DÖNEMİ; DARBE VE SONRASI SEYİR DEFTERİ;
28.Mayıs.1960            Sıddık Sami ONAR Başkanlığındaki Anayasa Komisyonu ilk raporunu MBK’ ne sundu. Bunda, 27 Mayıs darbesinin hukuki yönü açıklanıyordu. S. S. ONAR, Naci ŞENSOY, Hıfzı Veldet VELİDEDEOĞLU, Hüseyin Naili KUBALI, Ragıp SARICA, Tarık Zafer TUNAYA ve İsmet GİRİTLİ gibi Üniversite üyelerinden oluşan komisyon “CHP Hukuk uleması” olarak ilk fetvasını verdi.
28.Mayıs.1960            Ankara’ya gelen Cemal Gürsel, İsmet İnönü’ yü telefonla arayıp; “Bizim için, emirleriniz peygamber buyruğu sayılacaktır” diyerek her konuda güvence verdi. Devamla: “Size karşı kusurluyuz Paşam. Hareketimizi size önceden haber vermedik. Fakat, verseydik, bizi bundan caydırmak isteyeceğinizi (!?) biliyorduk. Yapacak başka bir şeyimiz kalmamıştı.” Dedi. (Toker, Age, s. 11) İnönü’nün cevabı : “Memleket ve millet için hayırlı bir iş yaptınız... Asıl, başarınız için ben sizin emrinizdeyim Paşa Hazretleri... Ne zaman bir arzunuz olursa, emrinize anadeyim. (Toker, Demokrasimizin İsmet Paşalı Yılları, 1960-1961, s.21)
            MBK AÇIKLAMASI; “Aziz Vatandaşlar, bazı kimselerin milli inkilâp hareketini kendi partilerine mal ederek vatandaşları arasında propoganda yapmakta ve diğer parti mensupları üzerinde baskıya yeltenmekte oldukları muhtelif kaynaklardan öğrenilmiştir. İnkilâbın ilk gününden itibaren üzerinde hassasiyetle durulan bu mevzuu tekrar etmekte fayda görüyorum. Milli inkilâp hiçbir şahsın, hiçbir zümrenin lehine yapılmış bir hareket değildir. Cemal GÜRSEL (Toker, Demokrasimizin İsmet Paşalı Yılları, 1960-1961, s. 84)
29.Mayıs.1960            Dahiliye Vekili Namık GEDİK intihar etti. İçinde cesedi bulunan tabutun açılmasına yönetim tarafından izin verilmedi. (?!)
“SAVAŞMA, SEVİŞ” Bir tarafta İstanbul’un “fetih yıl dönümü” nedeniyle mevzi kutlamalar yapılırken diğer taraftan Sultanahmet’e gelenler, hayatlarında ilk defa gördükleri garib bir manzara ile karşılaştılar. Bilinen ve belli olan halk-vatandaş tipine bütünüyle tezat bir grup-garip insan Sultanahmet ve Ayasofya arasında acaip bir gösteri yaparken görüldü. Ülke’de yepyeni bir akım başlamıştı. Önce, kimse buna bir manâ veremedi. Ne olduğunu anlamadı. Sonradan anlaşıldı ki; 1960’da başlayıp 70’lerin sonuna kadar süren bu akım, (her ne kadar evrensel bir boyut arzediyor ise de) esas itibarıyla (Türkiye için) plânlanan marksist – kominist ihtilâlin alt yapısını oluşturmak amacında idi. İlginç olan taraf bu hareketin 27 Mayıs ile birlikte zuhuru ve bunu, peş peşe diğer ayırıcı ve sol fraksiyonlara dayalı bölücü hareketlerin takip etmesidir. Nitekim, darbeden itibaren başlayıp 12 Mart Askeri müdahalesine kadar olan süreçte; Yaklaşık 10 yıllık tarihe çiçek çocuklar, nam-ı diğer hippiler damgasını vurdu. Politik tavır olarak “Savaşma seviş” sloganını benimseyen ve mevcut toplumsal kurallara karşı çıkarak “pasif direnişi” savunan binlerce genç, rutin çalışma temposu yerine aidiyet, üretim gibi kavramları reddederek seyahat etmeyi ve komün halinde yaşamayı seçtiler. Kurtuluşu kutsal olan milli kültürde değil, etik (ahlâki-dini) kural tanımayan seküler değerlerde aradılar. Müzik festivalleri, doğal ve yapay uyuşturucular, cinsel özgürlük çağrıları hedef, iştigal alan ve sembolleri oldu. Aileye karşı çıktılar. Jack Kerouac, Lawrance Ferlingetti ve Allen Ginzsberg gibi hippi şair ve yazarların da etkisiyle, geleneksel milli sosyal dokuda büyük gedikler açtılar. Demokrat Parti tarafından çok büyük gayret ve fedakârlıklarla yeniden tesis, ikame ve idame olunan “milli-ilmi-tarihi-bilimsel-kültürel-manevi ve moral” dokuyu olabildiğince tahrip ederek, büyük bir dejenerasyon ve bozuluma yol açtı. Toplumsal ve insani denge unsurları (doğal stabilizatörler) zarar gördü. Bu cereyan, gerici, solcu, yobaz, din tüccarı, siyaset simsarı, nemelâzımcı, eyyamcı, hırsız, yolsuz ve her türlü su istimali kolayca yapabilen yalancı ve talancı bir güruhun türemesine ve giderek siyaset, ticaret ve bürokraside yerleşmesine yol açtı. Bu olayların hemen sonunda ASALA kuruldu. Anadolu’da alevi-sünni çatışma ve tartışmaları başlatıldı. Sağ-sol tırmandı. Ülkücü –terörist derken her vesile ile bir gerilim ve gerginlik yaratılmaya başlandı. Kürtçülük altyapısı hazırlandı. Bütün bunlar DP’nin yok edilmesi ile, bilerek ve isteyerek yaratılan ortamın asli ürünleridir.   
     
30.Mayıs.1960            I. GÜRSEL HÜKÜMETİ  ( 30.Mayıs.1960 – 05.Ocak.1961 )
1. DARBE ( 27 MAYIS ) HÜKÜMETİ BAKANLAR KURULU ÜYELERİ
Başvekil ve Milli Müdafaa Vekili                                 Cemal GÜRSEL
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı                        Fahri ÖZDİLEK
Devlet Bakanı                                                             Amil ARTUS / Nasır ZEYTİNOĞLU
Devlet Bakanı                                      Şefik İNAN / Muharrem KIZILOĞLU / Hayri MUMCUOĞLU
Adliye Vekili                                       Abdullah GÖZÜBÜYÜK / Amil ARTUS
Dahiliye Vekili                                     Muharrem İhsan KIZILOĞLU
Hariciye Vekili                                     Selim SARPER
Maliye Vekili                                       Ekrem ALİCAN / Kemal KURDAŞ
Maarif Vekili                                       Fehmi YAVUZ / Bedrettin TUNCEL
Milli Müdafaa Vekili                            Fahri ÖZDİLEK / Hüseyin ATAMAN
Nafia Vekili, (Bayındırlık Bakanı)         Daniş KOPER / Sıtkı ULAY / Mukbil GÖKDOĞAN
Ticaret Vekili                                       Cihat İRAN / Fethi AŞKIN / Mehmet BAYDUR
Sıhhat ve İçtimai Muavenat Vekili        Nusret KARASU / Nusret FİŞEK / Ragıp ÜNER
Gümrük ve İnhisarlar Vekâleti  Fethi AŞKIN
Ziraat Vekili                                        Feridun ÜSTÜN / Reşat AKTAN / Osman TOSUN
Münakalat Vekili                                 Sıtkı ULAY
Çalışma Vekili                                     Cahit TALAS / Ekrem ALİCAN / Raşit BEŞERLER
Sanayii Vekili                                      Muhtar ULUER / Emin İPRİKÇİ / Şahap KOCATOPÇU
Basın-Yayın ve Turizm Vekili   Zühtü TARHAN / Selim SARPER
İmar ve İskân Vekili                            Orhan KUBAT / Fehmi Yavuz

30.Mayıs.1960            GÜRSEL’ in başkanlığında ilk toplantısını yapan darbe hükümeti şu kararları aldı
  1. Maddi durumu normale çevirmek için kararlar alınması,
  2. Parti ayrımı gözetmeksizin herkese adaletle davranılması,
  3. Bütün parti faaliyetlerini yasaklayarak, çekişme ve tartışmalardan kaçınılması,
  4. Hürriyetleri kısıtlayan kanunların kaldırılması,
  5. Mali ve ekonomik durumun düzeltilmesi için kararlar alınması,
  6. Demokrat Parti Hükümeti tarafından yabancı devletler hakkında alınmış olan bütün kararların yürürlükte tutulması,
  7. Dış siyasette, barışın temel ilke olarak kabul edilmesi.
30.Mayıs.1960            Serbest bırakılan bazı DP Milletvekilleri tutuklanarak yeniden gözaltına alındı. Muammer AKSOY ile diğer Üniversite Prof’ larının telkinleri dikkate alınarak, DP M.vekillerinin tamamı hakkında dava açılmasına karar verildi.
30.Mayıs.1960            Bir basın toplantısında Sıddık Sami ONAR; Ordunun yönetime el koymasını askeri bir darbe olarak değil, bozulmuş bir siyasal iktidarın yerine meşru bir iktidarın getirilme yolu olarak tanımladı. AYRICA; “Demokrasinin sayısal çoğunluğa değil, kuvvetler dengesine dayandığını” söyledi.
31.Mayıs.1960            Bedii Faik, Orhan Birgit ve Fikret Ekinci tarafından hazırlanan “HIRSIZLAR KERVANI” adında; Cumhurbaşkanı Celâl BAYAR, Başvekil Adnan MENDERES, Bakan ve Milletvekilleri ile DP camiası hakkında; Yalan, iftira ve uydurma isnatlar içeren bir dizi program Devlet Radyosunda yayınlanmaya başlandı. Bu yayın aralıksız bir yıl boyunca inat ve ırarla sürdürüldü. Bu haksız, hukuksuz ve ahlâksız sahte teşhir programı Vatandaştan çok büyük tepkiler aldı.
01.Haziran.1960          İnönü, darbeden haberdar olduğuna ilişkin söylentileri yalanladı. Ancak, BBC’ye verdiği bir mülâkatta şunları söylüyordu : “Basın, üniversite, adalet istiklâli, hepsi bir kenara bırakılmıştı. (!?) Büyük Mecliste dahi kouşma imkânı kalmamıştı. (bak, 18.Nisan.1960 günlü Meclis konuşması..) Memleketi gayri mes-ul (sorumsuz) teşekküller idare ediyordu. Bunlardan daha ağır olarak, partizan idare elinde hususi silâhlı kuvvetler teşkiline girilmişti. Bütün bu ahvale (duruma) seçim yolu ile çare bulmak imkân haricine getirilmişti. Hülâsa, ordunun (!?) memleket idaresini eline alması için sebepler fazlası ile ciddi idi. (İhtilâlden Sonra İsmet İnönü, 27.Mayıs.1960-10.Kasım.1961, s.8) 22 Haziran 1960’ta CHP’ nin yerel örgütlerine gönderdiği bir genelgede de benzer ifadeler kullanıyordu; “CHP için 27 Mayıs, Şanlı Türk Ordusu’nun, memleketi maddi ve manevi çöküntüye götüren; Açıkça, Anayasa dışı baskı idaresine son vererek, milletin mukadderatını ele alması ve Türk Milleti’nin batılı manâsı ile (!?) hür ve demokratik bir idareye kavuşmasının gerçekleştirilmesi için her türlü imkânın ortaya çıkmasıydı...”
08.Haziran.1960          Fransız Le Monde gazetesi, Milli Birlik Grubunun “ılımlılar ve aşırılar” olmak üzere iki ayrı gruptan oluştuğunu yazdı. Buna göre: Gürsel’ in liderliğindeki ılımlılar en kısas ürede yönetimi sivillere bırakmak istiyor; Albay Alparslan Türkeş başkanlığındaki aşırılar ise, askeri yönetimi bir süre daha devam ettirerek yeni bir “Atatürkçü Devrim” yapılmasını ön görüyorlardı.
12.Haziran.1960          Geçici Anayasa metni açıklandı. Türk ulusu ve Devleti adına yönetme ve yürütme, egemenlik yetkisi, Milli Birlik Kuruluna verildi. MBK açıklandı.
20.Haziran.1960          MBK bazı ekonomik kararlar ile planlama dairesinin kurulacağını açıkladı.
04.Temmuz.1960         TİME DERGİSİ; “Bütün dünya tarafından hayranlıkla (!) karşılanan 27 Mayıs ihtilâlinin bir Fidel Kastro ihtilâli halini almasından endişe ediliyor”
11.Temmuz.1960         28 Mayısta kurulan hükümetin programı 44 gün sonra açıklandı.
12.Temmuz.1960         3. C.başkanı Celâl BAYAR, vatana ihanet suçu ile yüce divana verildi.
20.Temmuz.1960         Cemal GÜRSEL’ in Sivas konuşması. CHP görüş ve iddialarına dayalı bir konuşma. Bütünüyle asılsız. Yalan ve iftira.
03.Ağustos.1960         TSK’ da büyük tasfiye. Yaklaşık 4000 general ve subay emekli edildi. İkramiye olarak ödenen 12 milyon TL NATO’dan sağlandı. Cevdet SUNAY Genel Kurmay Başkanı oldu. İrfan TANSEL HK Komutanlığına getirildi. Ragıp GÜMÜŞPALA emekli edildi. Darbenin Türk Silâhlı Kuvvetleri (ordu) ile ilişkisinin olmadığı anlaşıldı. Ama, artık iş işten geçmişti.  
15.Ağustos.1960         Gece yarısı Kıbrıs’ta ortak Cumhuriyet ilân edildi. Türkiye, DP’nin imzaladığı Londra ve Zürich antlaşmaları sayesinde 82 yıl sonra Ada’ ya Türk bayrağını ve Türk Askerini gönderdi.
25.Ağustos.1960         İşlerinden hoşnut olunmadığı gerekçesi ile 10 Bakan görevlerinden alındı.
29.Ağustos.1960         MBK’ nun yedi üyesi terfi ettirildi. Cemal Madanoğlu (Korgeneral) Sıtkı Ulay (Tümgeneral) İrfan Baştuğ (Tümgeneral) Sezai Okan (K. Albay) Osman Kabilay (K.Albay) Vehbi Ersu (K.Yarbay) Şefik Soyuyüce (K.Yarbay) 
03.Eylül.1960              İkinci 27 Mayıs Hükümeti açıklandı. Kabine pek tanınmış kimselerden kuruldu. Amaç : MBK emrinde kukla hükümet.
25.Eylül.1960              Celâl BAYAR bel kemeri ile intihara teşebbüs etti.
29.Eylül.1960              Eski Demokrat Partili ve sonradan CHP’ li olma Trabzonlu Avukat Cemal ÖZBAY’ ın “Kongrelerini yapmamış olduğu gerekçesi ile” Ankara Asliye Hukuk Mahkemesinde açmış olduğu dava sonucu DP resmen kapatıldı. Avukatın (!?) dava gerekçeleri : Anayasayı ihlâl etmek. Seçmenin itimadını kaybetmiş olmak. (!?) Buna bir hakim tek başına karar vererek; Öyle olmasını isteyenlerin emrini yerine getirdi.
30.Eylül.1960              DPT (Devlet Plânlama Teşkilâtı) kuruldu.
01.Ekim.1960              DPT kanunu MBK tarafından onaylandı. CHP parti kadrolarını ve iş adamı Vehbi KOÇ’ da kendi adamlarını bu örgüte yerleştirmek için harekete geçti.
03.Ekim.1960              Cumhuriyet Gazetesinde çıkan bir yazısında Prof. Feridun ERGİN, 27 Mayıs’ tan itibaren hüküm süren ekonomik durgunluktan bahsetti. Bu durum gelecekte neler olacağının bilinmediğinden ileri geliyordu.
.....Ekim.1960              UNESCO Halkevleri’nin yeniden açılmasını tavsiye etti.
14.Ekim.1960              Yassıada davaları başladı.
18.Ekim.1960              MBK, Anadolu da ki ağaların ve şeyhlerin tesir ve nüfuzunu kırmak için bir kanun çıkartarak gerektiğinde sürgün edilebilmelerine imkan sağlandı.
23.Ekim.1960              Türkiye’nin nüfusu : 27.800.000 olarak tespit edildi.
27.Ekim.1960              “Tembel, yeteneksiz ve reform düşmanı” oldukları gerekçesi ile 147 öğretim üyesi görevlerinden alındı. Sıddık Sami ONAR rektörlük görevinden ayrıldı. Turhan FEYZİOĞLU, olayı protesto ederek ODTÜ rektörlüğünden istifa etti.
13.Kasım.1960            27 Mayıs müdahalesi ile iktidarı ele alan Milli Birlik Komitesi üyeleri arasında, az zamanda fikir ve görüş ayrılıkları belirmiş ve bu ayrılık hızla büyüyerek sonunda Komiteyi birbirinin karşısına dikilen iki düşman cephe haline getirmişti.
            Nihayet, 13.Kasım.1960 günü, Devlet Başkanı  GÜRSEL Milli Birlik Kurulu’nu feshetti. 14’ ler tasfiye edildi. Meydan CHP’ li komitacılara kaldı.Alpaslan Türkeş, Orhan Kabibay, Orhan Erkanlı, Muzaffer Özdağ, Rıfat Baykal, Fazıl Akkoyunlu, Ahmet Er, Dündar Taşer, Numan Esin, Mustafa Kaplan, İrfan Solmazer, Şefik Soyuyüce, Muzaffer Karan ile Münir Köseoğlu; MBK Üyeliklerinden alınarak emekliye sevk edildi. Bir kısmı da Büyük Elçilik Müşaviri olarak çeşitli ülkelere sürgüne gönderildi. (CHP-MKB iç içe)
            Milli Birlik Komitesi üyeleri arasındaki görüş ayrılığı, Alpaslan Türkeş’e göre, daha 27 Mayıs’ tan önce de vardı. “27 Mayıs akabinde milletin kaza ve kaderine el koymuş olan Milli Birlik Komitesi’ nin bir kısmı İsmet İnönü’yü asabi bir ısrarla tutmakta idi. Milli Birlik Komitesinin bu İnönü’cü hizbi dünkü tabii senatörler grubunun çoğunluğunu teşkil etmektedirler. Bunlar, daha 27 Mayıs günü gelmeden İnönü sempatizanı olduklarını açıkça belli etmiş bulunuyorlardı...Davaları, iktidarı alır almaz İnönü’ye devir ve teslim etmekti.” (Türkeş, bu görüşünü Mamak Sıkıyönetim Mahkemesindeki savunmasında da açıklamıştır.)
            13 Kasımdan sonra havada bir yumuşama peyda oldu. Sertlik yanlılarının tasfiyesi sonucu yassı ada ve balmumcu kışlasında ve çeşitli illerde tutuklu bulunan binlerce Demokrat Partili’den yüzlercesi bir gecede serbest bırakıldı. En kısa sürede seçimlere gidileceği Gürsel’in radyoda yayınlanan demeci ile açıklandı. Ayrıca, siyasi faaliyetlere de birkaç ay içinde izin verileceği belirtildi. Tasfiye hareketi bu bakımdan, nisbi de kalsa bir yarar sağlamış oldu. Gelişmeler halk üzerinde de olumlu tesirler yarattı.
            Bu arada, MBK Başkanı Cemal Gürsel ve Tümgeneral Cemal Madanoğlu, Demokrat Parti oylarını toparlayıp devrime kanalize edecek bir “muvazaa” parti kurmaya ve bunun da başına Ekrem Alican’ı getirmeye karar verdiler. Bu fikir Milli Birlik Komitesince de iyi ve olumlu karşılandı. Konu o günün Maliye Bakanı ve eski Demokrat Partili Ekrem Alican’a açıldığında, Alican tarafından “şimdilik kaydıyla” ihtiyatla karşılandı.
29.Kasım.1960            Maliye Bakanı Ekrem Alican’ın MBK himayesinde ve ayrıcalıklı bir parti kuracağı yolunda yorumlar yapıldı. (Milliyet)      
07.Aralık.1960            MBK, Kurucu Meclis Yasasını kabul etti.
            ATATÜRK;    ŞÛRA = MECLİS : “Esası din’de, hükümetin şu veya bu şekilde olacağına dair hiçbir ifade-i kat’iyye mevcut değildir. Yalnız hükümetin hangi esaslara istinat etmesi lâzım geleceği sarihtir. Vazıhtır. Kat’idir. O esaslardan biri “ŞÛRA”dır. Şûra en kuvvetli bir esastır.
            Bu esas, doğrudan doğruya taraf-ı Bâri’den, Peygamberi olan Hazreti Muhammed Mustafa (SAV)  Hazretlerine dahi emrolunmuştur. Peygamber olan zat-ı zişan kendiliğinden iş yapamayacak, Müşavere (danışma) ile yapacaktı. Bu böyle olunca, ondan sonra ehli islâmın riyasetine geçenleri aynı esasa tebaiyyet etmek mecburiyetinde olacakları şüphesizdir. Çünkü, “Emsal-i İlâhiye” böyledir.
            Diğer bir esas da, ADALET esasıdır. Şûra, muamelâtı nas’ı (halka karşı görevleri ve davranış biçimini) ifa ederken adilâne ifa edecektir. Çünkü, “adaletten mücerret” (adaletten tecrit edilmiş, ayrılmış ve uzaklaşmış) olan Şûra, Allah’ın emrettiği Şûra olamaz.
            O Şûra’nın bihakkın tevzi-i adalete muktadir olabilmesi için “mütehassıs” olması, “vâkıf” (ehil)  olması lâzımdır. Ancak, vâkıf olan, mütehassıs olan insanlardan teşekkül eden hükümet, makbul olur. Muteber olur ve ancaköyle bir şûra’ya tevzi-i adalette emniyet ve itimat edilebilir.
            Asla şüphem yoktur ki,
            Türk’ün unutulmuş büyük medeni vasfı ve kabiliyeti bundan sonraki inkişafıyla, ati’nin yüksek medeniyet ufkunda bir güneş gibi doğacaktır.” (Mustafa Kemal Atatürk – 28.Aralık.1920, Nutuk)
28/29.Aralık.1960       Temsilciler Meclisi : CHP=45, CKMP=25, 67 İL’ in temsilcileri, barolar, basın, ticaret odaları, sendikalar, üniversiteler, gençlik kuruluşları gibi çoğu CHP üye, taraftar ve sempatizanlarından oluşan gruplar. MBK ile birlikte toplam: 272 kişi. DP’ nin hiç bulunmadığı ve CHP’nin de ağırlık ve çoğunlukta olduğu bir “kurucu meclis”
24.Aralık.1960            Maliye Bakanı Ekrem Alican ( bir parti kurmak için !..) istifa etti. 
31.Aralık.1960            Avrupa ve Amerika’ dan toplam: 88 milyon dolarlık bir kredi alındı. Ekonomi tam bir durgunluk dönemine girdi. (Cumhuriyet)
01.Ocak.1961             Hükümet, memur, subay ve emekli memur maaşlarına zam yaptı. İşçiye ve çiftçiye zam yok. Memura yapılan zam, bütçenin % 10’ unu buluyor.
03. Ocak.1961             Milli Birlik Komitesi 24 üye ile Kurucu Meclis’ e dahil oldu. (içine girdi)
277 üyeli Temsilciler Meclisi’nin ilk toplantısı en yaşlı üye Yusuf Kemal TENGİRŞEK’ in başkanlığında yapıldı. Eski Genelkurmay Başkanlarından emekli Orgeneral Kâzım ORBAY,Temsilciler Meclisi Başkanlığına seçildi.
04.Ocak.1961              Milli Birlik Komitesi zirai kazançlardan vergi alınmasını kabul etti.
03.Ocak.1961              OYAK Kanunu Meclisten çıktı. Askerler ekonomiye girdiler.
04.Ocak.1961              Hükümet istifa etti.
05.Ocak.1961             II. GÜRSEL HÜKÜMETİ ( 05.Ocak.1961 – 20.Kasım.1961 ) Güvenoylaması yapılmadı. Hükümet, 1961’de yapılan genel seçimlere kadar sürdü.
05.Ocak.1961             27 Mayıs’ın 2. Hükümeti kuruldu. Siyasi Parti kuruluşlarına izin verildi. (Ancak, siyasi faaliyet göstermelerine izin verilmedi) Yeni kurulacak  siyasi partilerde “demokrat” adının kullanılması kesinlikle yasaklandı.
06.Ocak.1961             Ezici çoğunluğu Halk Partili olan “kurucu meclis” toplandı.
07.Ocak.1961             (!?) MBK tarafından önce siyasi faaliyetlere izin verileceği duyuruldu. Sonra bundan vaz geçilerek, açıklama 14 Ocak 1961’e tehir edildi.
12.Ocak.1961             DP’ nin lehinde bir yazısında propoganda yaptığından ötürü Profesör Ali Fuat BAŞGİL’ in tutuklandığı bildirildi. (Ankara Radyosu) 27 Mayıs rejimi, değil 27 Mayıs’ eleştirenlere, DP lehine yazı yazanlara bile tahammil edemiyor. “Yaşasın Demokrasi...”
14.Ocak.1961             Siyasi Parti kurmak ve siyasi faaliyette bulunmak serbest bırakıldı.
14.Ocak.1961             Ekrem Alican, Orhan Mersinli, Doç Aydın Yalçın, Prof. Hikmet Belbez, Enver Adakan ve Avukat Esat Çağa bir toplantı yaparak, “Yeni Türkiye Partisi” veya “Hür Demokrat Parti” adında bir parti kuracaklarını açıkladılar.
14.Ocak.1961             Yassı Ada’da Celâl Bayar’ın Avukatı ve eski Demokrat Partili Enver Safter Oder’ de bir açıklama yaparak; “Memleketçi Demokrat Parti” veya “Genç Demokratlar Partisi” adı ile bir parti kuracağını açıkladı. Muhtemel kurucular arasında: Eski Başsavcı Hakkı Ketenoğlu, Eski Vali ve Halk Partisi ileri gelenlerinden Avni Doğan, Kurmay Albay Naci Bozkurt, Tümgeneral Naci Akyıldız, fabrikatör Saki Zorlu, Avukat Nedret Akpınar ve iktisatçı Talât Akdoğan yer alıyor.
31.Ocak.1961             Memleketçi Cumhuriyet Partisi ile Hür Demokrat Parti önce birleşme kararı verdiler. Bir gün sonra da birleşmeden vaz geçtiler.  
11.Şubat.1961             AP kuruldu. Emekli Orgeneral Ragıp GÜMÜŞPALA (Paşa) Genel Başkan        (27 Mayıs günü 3. Ordu Komutanı iken, MBK’ne bağlılık kararını bildirmekte tereddüt gösterdiği gerekçesi ile kısa bir süre Genel Kurmay Başkanlığı görevinde bulundurulduktan sonra derhal emekli / tasfiye edilmiştir.) 
                                    Adalet Partisi; 27 Mayıs darbesinden ile DP’nin siyasetten men ve diğer parti faaliyetlerinin geçici olarak durdurulduğu, başta Cumhurbaşkanı ve Başbakan olmak üzere bütün bakanların, milletvekillerinin ve parti ileri gelenlerinin yassı ada’ ya götürüldüğü, DP’ye vücut veren vatandaşlar tahrik ve tahkir edilerek büyük çapta eziyet ve zulümlerin yapıldığı, DP’ li olmanın ve DP’ye oy vermenin suç haline getirildiği, bu insanların “düşük” ve “kuyruk” diye aşağılandıkları, darbecilerin arkasına sığınanların her türlü cebir, şiddet ve engellemelere başvurdukları ve bunlardan kurtulmak isteyen vatandaşların ciddi bir arayış içinde bulundukları bir dönem ve ortamda kurulan AP, ilk andan itibaren “Gümüşpala” partisi olarak anılmaya başladı ve “yeni bir umut” olma yoluna girdi.
AP KURUCULARI    : Emekli Kurmay Albay Şinasi Osma, Operatör Dr. İhsan Önal, Ord. Prof. Etem Menemencioğlu, Tüccar Mehmet Yorgancıoğlu, İktisatçı Muhtar Yazır, Tabi ve Naşir Tahsin Demiray, Emekli General Necmi Ökten (Paşa) Gazeteci Doçent Cevdet Perin, Avukat Emin Acar ve Gazeteci Kâmuran Evliyaoğlu   
13.Şubat.1961             YTP kuruldu. Ekrem ALİCAN Genel Başkan. Kurucular : Isparta Eski Milletvekili Dr. İrfan Aksu, Bursa Eski Milletvekili Raif Aybar, Prof. Dr. Hikmet Belbez, Emekli Dr. General Esat Eğilmez, Tokat Eski Milletvekili Av. Hasan Kangal, Emekli Tümgeneral Sırrı Öktem, Yüksek Elektrik Müh. Ve Bursa eski Milletvekili Mithat San, İhtilâl İdaresinin ilk Çalışma Bakanı Prof. Cahit Talas ve Prof. Aydın Yalçın.
YORUM         : Her iki kuruluş da, Demokrat Parti’nin başsız, lidersiz ve teşkilâtsız kalan oylarını kanalize etmek amacıyla ortaya çıkmış partilerdir. Bu nedenle, eski demokrat kitle ikiye bölündü. Demokratlar bu partilerden hangisinin DP’nin gerçek halefi ve onun samimi temsilcisi olacağını henüz kestirememişlerdi. Zaten, seçimlerden sonra parlâmentoda her iki partinin de birleşeceği yolundaki söylenti ve kanaatler bir hayli yaygındı. Bu sebeple, DP eğilimli olanlar her iki partiye de tereddütsüz giriyorlardı.
13.Şubat.1961             TİP  kuruldu.  Mehmet Ali AYBAR Genel Başkan.
                                    Aynı gün;  Memleketçi Parti, Cumhuriyetçi Mesleki Islahat Partisi ve Mutedil Liberal Parti’ de kuruluş dilekçelerini İçişleri Bakanlığı’na verdiler.
07.Mart.1961              AP Genel Başkanı Ragıp Gümüşpala; “Düşük ve Kuyruk yoktur, vatandaş vardır”
09.Mart.1961              İçişleri Bakanı Nasır Zeytinoğlu, “Ragıp Gümüşpala’nın bu sözleri Bakanlıkça incelenmektedir. Gerekirse soruşturma ve kovuşturmaya geçilecektir.”
11.Mart.1961              MBK Başkanı Gürsel; “Demokrat Partiyi hortlatmak isteyenler, tehlikeli bir arteşle oynuyorlar” diyerek Gümüşpala’yı ikaz etti.
12.Mart.1961              Gazeteciler hemen Ekrem Alican’la Ragıp Gümüşpala’yı buldular ve başkan Gürsel’in demeci üzerine ne düşündüklerini sordular. Gümüşpala, kısa ve yuvarlak bir cümle ile yetindi. “Milletin başında bulunanlar daima iyi düşünür, iyi konuşur ve iyi yaparlar.” (!?) Gümüşpala, Gazetecilerin bütün ısrarlarına rağmen fazla bir şey söylemekten kaçındı. Fakat, Ekrem Alican uzun bir demeç verdi. Demecine: Başkan Gürsel’in haklı olduğunu, fikirlerine aynen katıldığını, bu yolda görünenlerin tehlikeli bir ateşle oynadıklarını tekrar etti ve bu sözleriyle Adalet Partisini suçluyormuş gibi bir durum takındı.
            İşte, Adalet Partisini öteki partilerin önüne geçiren etkenlerden biri de bu olmuştur. Bu ve benzer etkenlerin tümünü sıralayacak olursak :
1) Ragıp Gümüşpala’nın mağdurluğu ve söylentilere elverişli olmayan hayatı ile AP kurucularının eski Demokrat Parti’ye karşı olmaları,
2) Yeni Türkiye Partisi Başkanı Ekrem Alican’ın, Başkan Gürsel’in demecini açıkça ve kuvvetle desteklemesi ve bir gün sonra da verdiği demeçte “Amme vicdanının mahkum etmediği vatandaşlara” partisinin açık olduğunu söylemesi,
3) Ord. Profesör Ali Fuat Başgil’in Adalet Partisi listesine girişi...
            Seçimlere başka partiler de hazırlanıyorlardı, ama Demokrat Parti kitlesinin oylarını YTP ile AP’ nin toplayacağı artık iyice anlaşılmıştı. Özellikle bu, kapatılmış partinin (DP) macera dışında kalmaya dikkat edenleri YTP’ne kayıyor; Fakat, militanları Adalet Partisi’ni destekliyordu.
11.Mart.1961              Sanayi Bakanı Şahap KOCATOPÇU, “Politika gayeleriyle inşa edilen bütün fabrikaların kapatılacağını” söyledi. Bir tek fabrika bile kapatılamadı.
                                    Devam eden yatırımların olarak bedeli: 22.5 Milyar TL’dir. (2400 ton altın ve 2.5 milyar Amerikan doları değerinde) Bu yatırımların tamamı 1971 yılına kadar tamamlanmıştır.
15.Mart.1961              Türk Silâhlı Kuvvetler Birliği kuruldu. 
15.Mart.1961              AP Genel Sek. Yard. ve eski Demokratlardan Mehmet Yorgancıoğlu, Osman Kibar ve Mehmet Karaoğlu ile Ali Kinsizer, DP Lehinde propoganda yapmak suçundan İzmir’de tutuklandı.
18.Mart.1961              AP’ nin ilk Genel İdare Kurulu Üyeleri belli oldu. Ragıp GÜMÜŞPALA (Genel Başkan), Genel Başkan Yardımcıları : Mehmet YORGANCIOĞLU,  Cevdet PERİN, Necmi ÖKTEN, Şinasi OSMA, Ferhat Nuri YILDIRIM, Üyeler : Tahsin DEMİRAY, Etem MENEMENCİOĞLU, İhsan ÖNAL, Emin ACAR, Kâmran EVLİYAOĞLU, Muhtar YAZIR, Mehmet TURGUT, Ahmet GÜRKAN, Nurettin BULAK, Abdurrahman YAZGAN, Nazmi ÖKTEM, Bedri DEMİRCİOĞLU, Said KONURALP, Kâmil TEKEREK, Hürrem KUBAT, Nuri BEŞER, Rauf KIRAY, Nihat SU, Hasan ÖLÇEK
AP’YE YÖNELTİLEN ELEŞTİRİLER : Metin TOKER, Akis Dergisi’nde “İktidarda bulunmadığı halde, iktidarı savunmak, ihtilâlden bu yana CHP’ nin en büyük derdini teşkil etmiştir.” Diyor.Çünkü halk, darbeyi CHP’nin yaptırdığına inanıyordu. 150 üyeden oluşan kurucu meclis’ in 50 üyesi CHP’li, 25 üyesi CKMP’ li olmasına, 75’ inin ise değişik kuruluş ve organlardan tayinle gelmiş bulunmasına rağmen, bunların daha çok CHP eğilimli olmaları, Askeri müdahalenin CHP tarafından yaptırıldığına halkı inandırmaya yetmişti. CHP’liler değişik vesilelerle kurucu meclisin kahir ekseriyetinin CHP’ li olduğunu yazmış ve söylemişlerdir. Ayrıca, AP’ nin kuruluşu sırasında “düşükler” ve “kuyruklar” sözleri çok revaçtaydı.
22.Mart.1961              Türk Silâhlı Kuvvetler Birliği icra komitesi kendi arasında görev taksimi yaptı. Buna göre:  Başkanlığa Akademiler Komutanı General Faruk Gürler, Sekreterliğe Ordu Kurmay Başkanı, Kurmay Yarbay Emin Arat, İstihbarat Şefliğine Radyoevi Müdürü Turan Çağlar getirildi. Silâhlı kuvvetler birliğine yeminle giriliyordu. İstanbul’da kurulan bu teşkilâta, başta Genel Kurmay Başkanı olmak üzere, bütün kuvvet komutanları, çok az isisnayla generaller, albaylar ve diğer küçük rütbeli subaylar girdiler. Bu örgüt daha sonra Ankara’ya ve diğer illere yayılarak genişledi. Örgütün Ankara’da ki merkezi Harpokulu idi. Sıtkı Ulay’ın dediğine göre bir kısım Halk Partililer de cunta ile temas halindeydiler.
24.Mart.1961              AP Genel Merkezinden açıklama: “...Tek parti hakimiyetinin yeniden baş kaldırması’nı asla kabul etmeyen partimiz, siyasi hayatımızı totaliter rejimlerle yönetmek isteyenlere ve bilhassa kominizme karşı bir teminat olmak azim ve iradesine sahiptir.”
26.Mart.1961              CHP’nin Yeni Kurulan Partiler hakkında görüş ve düşünceleri yayınlandı: “Bu parti, (AP) kurucularından olan birkaç emekli subay hariç, Demokrat Partinin Ankara ve diğer illerde, feshine kadar mevcut bulunan hiziplerinin yardımıyla kurulmaktadır. Bir hizip bir partiyi tutarsa, diğeri bir başka partiyi tutmaktadır. Anlaşamayan gruplar başka partilere meyletmektedir. Partilerin gerek merkezde, gerekse vilâyetlerdeki teşkilâtı daha ziyade müfrit (!) Demokrat Partililerden kurulmaktadır. Bu suretle partiler, Demokrat Partinin teşkilâtı halinde bulunuyorlar.” Milliyet, 26.Mart.1961  
01.Nisan.1961             27 Mayıs’ ın kuralları çerçevesinde siyasi faaliyet serbest bırakıldı.
12.Nisan.1961             UNESCO’nun tavsiyesi doğrultusunda Bakanlar Kurulu 12.04.1961 tarih ve 5/1066 sayılı kararname ile “Türk Kültür Dernekleri” adı ile bir dernek kurulmasına karar verdi. Bu dernek, ilk genel kurulunda adını “HALKEVLERİ” olarak değiştirdi. (1963 yılında Halkevleri’ne Bakanlar Kurulu Kararı ile “Kamu Yararına Dernek” ststüsü verildi.)
19.Nisan.1961             Amerika’dan 1 milyon TL yardım almak için bir anlaşma imzalandı.
24.Mayıs.1961            Yeni Seçim Kanunu kabul edildi.
27.Mayıs.1961            Halkoyuna sunulmak üzere 1961 Anayasası Kurucu Mecliste; 2’ye karşı 260 oyla  kabul edildi. Çekimser kalanlar : Orhan Köprülü ile Yekta Karamüftüoğlu                                 
                                    MBK tarafından yaptırılan Anayasanın dibacesine, “Anayasa ve hukuk dışı tutum ve davranışları ile meşruiyetini kaybetmiş bir iktidara karşı Türk Milleti adına direnme hakkını kullanarak 27 Mayıs devrimi yapılmıştır”  cümlesi konularak, güya meşruiyet ihdası sağlanmaya çalışıldı. Böylece, Anayasa da bile yalan söylemek gereğini duymuşlardı.
08.Haziran.1961          Korgeneral Cemal Madanoğlu MBK’ dan istifa etti. Dengeler bozuluyor.
                                    Devlet Başkanı Cemal Gürsel, Anayasa’ya “kırmızı oy” vermenin vatana ihanet olduğunu ilân etti. Kırmızı oy propogandası yapanlar tutuklanmaya başladı.
09.Temmuz.1961         ANAYASA (aleyhte propoganda yasaklanarak) HALK OYUNA SUNULDU. Katılım: % 83 Katılanların % 39.6’sı red oyu kullandı. Katılan 100 vatandaştan ancak  43.4’ ü evet dedi. (CHP mensupları 1961 Anayasasını kendi eserleri olarak takdim ettiler. Propogandalarını buna göre yaptılar ve parti olarak “topluca” EVET oyu verdiler. 14.Temmuz.1961 / Son Havadis) Ancak; Bu şekilde kabul ettirilen Anayasa ilk defa 1972’de kısmen değiştirildi. 1980 yılında da bir başka ihtilâl tarafından ortadan kaldırıldı. Çünkü, Milletin arzu ve eğilimlerine göre yapılmayan anayasaları millete mal etmek mümkün değildir.
12.Temmuz.1961         Avrupa Türkiye’nin Ortak Pazar’a katılma önerisini reddetti.
19.Temmuz.1961         İnönü; Basın toplantısı, “Milli Birlik Komitesi gibi hem kanuni, hem manevi mesuliyet altında olan geçici bir idarenin hassasiyetini insaf ile anlamak lâzımdır. Anayasa kabul olunmuş, yakın bir zamanda seçim olacaktır. O zamana kadar huzurun muhafazası, sükunet ve muvaffakiyet ile normal devre girilmesini MBK üyelerinin arzu etmeleri iyi bir işarettir., Bu beyanatları, şiddet tedbirlerine temayül mahiyetinde görmeyiniz. Bunu tavsiye ederim.” (İhtilâlden Sonra İ.İ., S. 68)
20.Temmuz.1961         ANAYASA resmen yürürlüğe girdi.
21.Temmuz.1961         Devlet radyolarından “hırsızlar kervanı” adlı programın yayınına başlandı ve hiçbir yargı kararı olmaksızın, sadece Yüksek Soruşturma Kurulu’ca hazırlanan iddianamelere dayanılarak; DP ileri gelenleri aleyhine yalan ve iftira yağdırıldı.  
29.Temmuz.1961         Adnan Menderes’in oğlu Yüksel Menderes Dışişleri Bakanlığındaki görevinden ayrıldı. YTP’ ye katılarak seçimlerde Aydın’dan aday olacağını söyledi. Derhal tepki, istismarlar ve kınamalar başladı.
01.Eylül.1961              YTP Genel İdare Kurulu üyesi Profesör Aydın Yalçın, Demokratları övmek ve 27 Mayıs rejimini eleştirmek suçundan İzmir’de tutuklandı.
04.Eylül.1961              Kurucu Meclis çalışmalarını bitirdi ve süresiz olarak tatile girdi.
05.Eylül.1961              31 Ağustos’ dan beri Çankaya da yuvarlak masa konferansı yapan parti liderleri ortak bir bildiri yayımladılar. Bu bildiri ve mutabakat metninde şu hususlar yer aldı. (Anlaşma metni)
a)      27 Mayıs devrimini siyasal çıkarlara alet etmemek,
b)      Atatürk reformlarını korumak.
c)      İslâmiyet’i siyasal çıkar ve amaçlara alet etmemek,
d)      Yassıada Mahkemelerinde alınan kararları eleştirmemek ve parti çıkarları için kullanmamak.
e)      MBK’ nın seçim siyasetini eleştirmemek,
f)        Ülkede bölücülük yaratacak propogandalar yapmamak,
g)      Aşırı sola, kominizme, aşırı sağ ve ırkçılığa ve her türlü totaliter sisteme ve ayrıcalığa karşı gelmek.
15.Eylül.1961            Yassı ada davaları bitti. Kararlar açıklandı. Demokrat Partinin 15 üyesi hakkında ölüm cezası ve 32 üyesi hakkında da müebbet hapis cezası verildiği açıklandı. Diğer DP’ liler 4-15 yıl arasında değişen hapis cezalarına çarptırıldı. Menderes, Zorlu ve Polatkan’ ın idam kararları tasdik edildi. Hukuk iflâs etti. Ebedi sürecek bir utanç tablosu ortaya çıktı. Beklenen olmuş, asilerin alçak ve utanç mahkemesi; Suçun oluşmadığı ortamda en ağır cezalar verilmiş ve “Sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor”  biçimindeki dikta ve despotizmin emirleri, adalet ve hukukun utancı olarak yerine getirilmişti.

                                                           MİLLİ BİRLİK KOMİTESİ BİLDİRİSİ
            Yassı Ada Mahkemesi kararlarının açıklandığı günün sabahı (henüz kararlar açıklanmadan) Milli Birlik Komitesi aşağıdaki bildiriyi yayınladı. Bildiri aynen şöyle :
            “Aziz Türk Milleti,
            Yassıada duruşmalarının neticelerinin açıklanacağı şu günlerde vatandaş vicdanını bulandıracak ve Milli Birlik Komitesi’nin kanuni otoritesini zedeleyecek mahiyette bazı şâyiaların tereddütsüzce yapılmakta olduğu maalesef müşahade edilmektedir. Büyük Türk Milleti şuna emin olmalıdır ki, Milli Birlik Komitesi 27 Mayıs ruhuna uygun yapmış olduğu yeminin altında kanunlarla sınırlanan yetkilerini vicdani kanaatlerinden başka hiçbir tesire kapılmaksızın memleketin yüksek menfaatlerine en uygun olarak kullanacaktır. Her zaman milletin huzuru için çalışan Milli Birlik Komitesi bu açıklamayı bir vazife bilmektedir.”
            Milli Birlik Komitesi’nin bu bildiriyi yayınlamasından bir gün sonra Ulus Gazetesi’nde yer alan “MBK 12 idamı müebbete çevirdi” başlıklı haberde, “Yüksek Adalet Divanınca ölüme mahkum edilen sanıklardan sakıt Reisicumhur Celâl Bayar, sakıt Başbakan Adnan Menderes, sakıt Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve sakıt Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ ın ölüm cezaları 15 Eylül 1961 tarih ve 75 numaralı karar ile tasdik edilmiştir. Ancak, sakıt Reisicumhur Celâl Bayar’ın 65 yaşını bitirmiş olması dolayısıyla cezası müebbet hapse tahvil edilmiştir. Ölüm cezalarına mahkum edilen Refik Koraltan, Agâh Erozan, Ebrahim Kirazoğlu, Ahmet Hamdi Sancar, Nusret Kirişçioğlu, Bahadır Dülger, Emin Kalafat, Baha Akşit, Osman Kavrakoğlu, Zeki Erataman ve Rüştü Erdelhun’ un cezaları da, 15 Eylül 1961 tarih ve 75 sayılı kararla müebbet hapse çevrilmiştir. Yalnız cezaları tasdik edilenlerin, cezaları oy birliği ile verilmiştir. (Ulus Gazetesi, 16 Eylül 1961) 
16.Eylül.1961            Fatin Rüştü ZORLU ve Hasan POLATKAN alçakça asılarak şehid edildi. Menderes intihara teşebbüs etti. Tedaviye alındı. 
17.Eylül.1961            Başvekil ADNAN MENDERES hunharca ve haksızca asılarak şehit edildi.
                                  İnfazlardan sonra AP çok sıkıntılı günler yaşamaya başladı.
O güne kadar AP dışındaki partiler bu konu ile gerekli şekilde ilgilenmedikleri halde, Menderes ve arkadaşlarının idamı AP’ yi karıştırmıştı. Muhalif basın “AP karıştı, istifalar var” diye adeta bayram yapıyordu. Yerlerinden kopup gelen vatandaşlar ve teşkilât mensupları, bu konuda gereken her şeyin yapılmadığı gerekçesiyle, Genel Başkan Ragıp Gümüşpala’ yı ağır bir şekilde eleştiriyorlardı. Aslında, idamlar konusunda tek başına rahmetli Gümüşpala’ yı suçlamanın anlaşılır bir yanı yoktu.  
24.Eylül.1961            “DÜŞÜK” ve “KUYRUK” ; 27 Mayıs 1960 darbesi sonrasında, “düşük” ve “kuyruk” kavramları bir hakaret, aşağılama ve dışlama ifadesi olarak siyasi literatürümüze sokulmaya çalışılmıştı. DP’ liler ve yakınları bu sıfatlarla anılmış ve adeta yaşama hakkı tanınmaması gereken insanlar olarak görülmüştü. Siyasette bu üslûbu benimseyen ve benimsetmek için var gücüyle çaba sarf eden insanların, daha sonra demokratlığı ve insan hakları savunuculuğunu kimseye bırakmamaları manidardı. O tarihlerde bu gruplarda yer alan Bülent Ecevit, Ulus Gazetesinde çeşitli makaleler yazmış ve “düşük” ve “kuyruk” konusunu sürekli işlemiştir. (Milliyet Gazetesi, 24.Eylül.1961)  
02.Ekim.1961            Hükümet sağ partileri baskı ve takip altına almaya başladı. Ankara ve Kayseri’de 12 AP’ li gözaltına alındı. AP Genel Başkan Yardımcısının radyo konuşması incelemeye alındı. Gürsel, “Osman Bölükbaşı radyoyu suistimal etmiştir” dedi.  İstanbul’da 3 AP’ li daha tutuklandı. Zeytinoğlu, Gümüşpala’ dan zabıt ve vesikalar talep etti.
15.Ekim.1961            SEÇİMLER,     Senato             : AP, 70 – CHP, 36 – CKMP, 16
                                               Milletvekilliği    : CHP, 173 – AP, 158 – YTP, 65 – CKMP, 54
                      Bazı (sol) tarihçilere göre; Askeri “ara dönem” sona erdi !?...
17.Ekim.1961            CHP ve MBK’ nın yayın organı Ulus Gazetesi’nde bir yazı ve görüşler :
            “Eşit şartlar altında serbest ve dürüst bir seçimle iş başına geldikten sonra siyasi hareketleri bertaraf etme ve iktidarı her ne pahasına olursa olsun devam ettirme gayretine kapılan (DP) Liderlerinin elinde muhalefet yıllarında millete vadettiği hürriyet anlayışından ve demokratik nizamdan zamanla adım adım uzaklaşmış, demokratik nizamın teminatını sağlayan basın, üniversite, adalet cihazı ve amme müesseseleri üzerinde ağır baskılara girişmiş, din duygularını siyasi maksatlarla istismar etmiş, medeni varlığın zaruri temeli olan devrimleri ret ve inkâra yol açmış, partizan tutumu ile vatandaşlar arasında husumet ve nifak yaratan zulmü ve ayrıca sözde cepheler kurmaktan çekinmemiş, bilhassa; 1955’den sonra plânsız, israfçı, enflâsyoncu tutumu ve çeşitli su istimalleriyle memleketin iktisadi ve mali itibarının sarsılmasına de sebep olmuş, milli varlığımız şerefli orduyu siyasi emel ve maksatlara vasıta etmeye kalkışmış, gerek mevzuat ve gerekse tatbikat olarak umumi ve mahalli seçimlerde milli iradenin eşitlik, serbestlik ve emniyet içinde belirlenmesine gittikçe artan bir şekilde engel olmuş, devlet mallarını ve devlet radyosunu parti hizmetlerinde kullanma yolunu tutmuş, sonunda meclis murakabesini dahi işlemez hale getirmiş ve nihayet demokrasinin vazgeçilmez unsurunu teşkil eden muhalefeti açıkça inkâra giden ve demokratik nizama uyma vasıtası olan serbest seçim ümidinin tamamen kaybına (Seçimlere daha bir yıl var iken, böyle bir peşin hükme nasıl varılabiliyordu ?) kadar varan tutum ve davranışları ile gayri meşru bir zulüm ve baskı idaresi haline gelmiş olan bir iktidara karşı Türk milletinin vicdanının yükselen emre uyarak, milletin direnme hakkını kullanan Türk Silâhlı Kuvvetlerinin hiçbir zümre veya siyasi teşekkül lehine olmaksızın (Yalan. Öyle ise, DP dışındaki diğer partiler ve CHP niçin siyasetten men edilmedi. Başkan ve Milletvekilleri neden Yassı adaya tıkılıp sorgulanmadı ?) gerçekleştirmiş bulunduğu 27 Mayıs ihtilâlinin siyasi maksatlarla her ne surette olursa olsun istismarına müsaade edemeyeceğimizi kesin olarak beyan ve bu itibarla yıktığı ve milli vicdanın mahkum ettiği Demokrat Partiyi ve O’nu temsile ve devam ettirmeye teşebbüs mahiyetindeki her türlü davranışı şiddetle reddederiz.”
            Dönem itibarıyla; CHP’nin yayın organı ULUS Gazetesi ile İsmet İnönü’nün damadı Metin Toker tarafından yayınlanan AKİS Dergisinin, MBK’nin her karar ve icraatına canla başla sahip çıkıp, tıpkı “sahibinin sesi” gibi yayınladıkları ve tam bir tahrik ve tahkir makyajı içinde sundukları görülür. Nitekim, fazla değil sadece 21 yıl sonra 1961 Anayasası tamamen rafa kaldırılmış ve 27 Mayıs tasarruflarının ve idamların ülke için hiçbir olumlu sonuç vermediği açıkça ortaya çıkmış ve iyice anlaşılmıştır. 
18.Ekim.1961            Cemal GÜRSEL, Cumhurbaşkanlığı için aday olacağını açıkladı ve “memleketi bu halde ve bu şartlar altında bırakmam doğru olmaz” dedi.
20.Ekim.1961            Cemal Gürsel, bütün siyasi parti yetkililerini Çankaya’da toplayarak, hükümetin kuruluş şekli ve Meclisin açılabilmesi için şartlarını ortaya sürdü. O şartların başında  şular yer alıyordu :
1.      Cumhurbaşkanlığına Cemal Gürsel’in Seçilmesi,
2.      CHP ile AP’ nin koalisyon Hükümeti Kurması,
3.      Demokrat Partililerin Affının İstenmemesi,
4.      Eminsu’ ların Orduya Dönmesi,
5.      147’lerin Üniversiteye Dönmesi.
6.      Milli Birlik Komitesi Üyelerinin kaydıhayat şartıyla tabii Senatör olmaları.Zamanı idarelerinde uygulamalar hakkında kesinlikle yargıya baş vurulmaması.
7.      Milli Güvenlik Kurulunun kurulması ve Genel Kurmay Başkanlığının tekrar Cumhurbaşkanlığına bağlanması. Bu şartlar, ister istemez bütün parti liderleri tarafından kabul edildi.
21.Ekim.1961            Cuntacılar “21 Ekim Protokolünü” imzaladılar. / Askeri Cunta (Türk Silâhlı Kuvvetler Birliği)  bu gün saat: 14.30’da toplanmış, Milli Birlik Komitesi tarafından oluşturulan Kurucu Meclis’ in yapmış olduğu ve halk oylamasından geçmiş, Resmi Gazete de yayımlanmış Anayasa’ ya ve Seçim Kanunlarına dayanarak kendi hükümetinin zamanı ve idaresinde yapılmış bir seçime rağmen, duruma müdahale etmek için aşağıdaki, usul, şekil ve surette kararlar almışlardır.
                                  21.EKİM.1961 PROTOKOLÜ / HARP AKADEMİSİ ZABIT VARAKASI :
1.      Türk Silâhlı Kuvvetleri mensupları “aşağıda açık imzaları bulunan” komutanlar ile 21 Ekim 1961 günü toplanmışlar ve gündemlerinde mevcut olan konuları müşterek müzakere etmişler ve ittifakla aşağıdaki kararı almışlardır. Buna göre;
a) TSK 15 Ekim 1961 günü yapılmış olan seçimden sonra gelecek Yeni TBMM toplanmadan evvel fiilen duruma müdahale edecektir.
                   b)  İhtilâli milletin hakiki ve ehliyetli mümessillerine tevdi edecektir.
c) Bütün siyasi partiler faaliyetten men edilecek, seçim neticeleri ile Milli Birlik Komitesi fesh edilecektir.
d)      Bu kararın tatbiki 25 Ekim 1961’ den sonraki bir güne tehir edilmeyecektir.
2.      İş bu zabıt varakası üç nüsha olarak tanzim edilmiş ve bütün üyeler tarafından imza edilmiştir. 21.Ekim.1961, Saat: 18.00
GENERALLER           : Korgeneral Refik Tulga, Tümgeneral Fikret Esen, Tümgeneral Rafet Ülgenalp, Tümamiral Bahattin Özülker, Tuğgeneral Faruk Gürler, Tümamiral Celâl Eyiceoğlu, Tuğgeneral Yusuf Alpansu, Tuğgeneral Faruk Güventürk, Tuğamiral Kemal Kayacan, Tuğgeneral Muhsin Batur, Tuğamiral İsmail Aktulga,
ALBAYLAR   : Behçet Özdemir, Doğan Özgöçmen, Suat Aktulga, Namık Kemal Ersun, Burhan Hüroğlu, Halim Kural, Recai Baturalp, Mehmet Bora, Emin Aytekin, Vecihi Akın, Ferit Erdoğan, Necati İşcan, Turan Çağlar, Fikret Köknar, Rıfat Eranulu, Cemal Baykan, Cemal Öcal, Bülent Tarkan, Zarif Çetindağ, Celal Ugan, Bedrettin Demirel, Vahit Gürkan, Şerafettin Olcay, Emin Alpkaya, Ahmet Germez, Necati Ogan, Tâlat Aydemir, Talât Turan. Not: Bu protokol Korgeneral Cemal Tural dahil 38 General ve Subay tarafından imza edilmiştir.
23.Ekim.1961            Gürsel parti liderleri ile MBK’ da hükümetle görüştü. Kuvvet komutanları de bir toplantı yaptılar.
24.Ekim.1961            Parti Başkanları, komutanlar önünde bir protokol imzalamak suretiyle, ileri sürülen ve ortaya konulan bütün şartlara uyacaklarını kabul ve taahhüt etti.
25. Ekim.1961           Yeni, iki kademeli Meclis açıldı. İsmet İNÖNÜ Başkanlığında ilk toplantısını yaptı. 9. turda TBMM Başkanlığına CHP Rize Milletvekili Fuat SİRMEN 227 oyla; Cumhuriyet Senatosu Başkanlığına ise, 28.10.1961 günü Kayseri Bağımsız Senatörü Suat Hayri ÜRGÜPLÜ seçildi.(20.Ekim.1961 tarihli ve Cemal Gürsel’ in parti liderlerine imzalattırdığı protokol basına açıklandı.)
25.Ekim.1961            20 EKİM PROTOKOLÜ : Askeri müdahaleden vazgeçilip siyasi parti başkanlarına zorla bir protokol imzalatıldı. Buna göre, Cemal Gürsel Cumhurbaşkanlığı için tek aday olacak, DP’ lilerin affı asla gündeme getirilmeyecek ve 27 Mayıs kesinlikle eleştirilmeyecek.
26.Ekim.1961            Cemal GÜRSEL 607 oyun 434’ünü alarak (7.) Cumhurbaşkanı seçildi. (Adalet Partisi adayı  Ali Fuat BAŞGİL istifa ettirilmiştir. )
20.Kasım.1961          VIII. (1.) İNÖNÜ HÜKÜMETİ ( 20.Kasım.1961 – 25.Haziran.1962 ) Koalisyon
20.Kasım.1961          Hükümet kuruldu. CHP-AP koalisyonu. İnönü 77 yaşında Başbakan.
                                  Ana hatları ile hükümet protokolü:
                                  1.   27 Mayıs devrimini siyasi çıkarlara alet etmemek,
                                  2.   Atatürk reformlarını korumak,
          3.   İslâmiyeti siyasi amaçlara alet etmemek,
4.   Yassıada mahkemelerinde alınan kararları eleştirmemek ve parti çıkarları
      için kullanmamak,
          5.   Ülkede bölücülük yaratacak politikalar yapmamak,
         6.    Aşırı sola, kominizme ve aşırı sağa, ırkçılığa, her türlü totaliter sisteme
 ve ayrıcalığa karşı çıkmak,
7.   Dış Siyaset konularında birlik,
8.      Af meselesi üzerinde durmamak., Bunlardan bir kısmı AP açısından kendini inkâr anlamını taşıyordu.
                İNÖNÜ; “Eğer bu koalisyonu yapmasaydık, yani yani yalnız başına CHP iktidarda olsaydı vatandaşlar arasında husumet çok artardı. Lâkin birinci koalisyon sayesinde, vatandaşlar arasındaki düşmanlık evvelâ sureta (görünüşte) fakat kısa bir zaman sonra, esaslı surette azalmıştır. Şimdi dikkat edin, bütün partiler, bizimle ayrı koalisyon yapmayı istemektedirler. Yeni yapılacak koalisyonda da hususi maksatlar güdülür, gene aldatılmamız hali devam ederse bille zararı yok... göstereceğimiz iyi niyetle memleketi selâmete çıkarırız. Ne kadar muvaffak olursak o kadar kazançtır.” (Giritlioğlu, Türk Siyasi Tarihinde Cumhuriyet Halk Partisinin Mevkii, İkinci Cilt, s. 322)
30.Kasım.1961          19 aylık bir süreden sonra Ankara ve İstanbul’da sıkıyönetim kaldırıldı.
31.Aralık.1961          İstanbul’da 10.000 işçi bir gösteri yürüyüşü yaptı. Toplu İş Sözleşmesi ve grev hakkı istendi. Açlık, yokluk ve pahalılık protesto edildi.
09.Şubat.1961           “9 Şubat Protokolü” Bu gün, İstanbul’da, Jandarma Tugayında İstanbul Valisi General Refik Tulga Başkanlığı altında “Türk Silâhlı Kuvvetler Birliği” tarafından bir toplantı yapıldı. Toplantıya Ankara grubu adına Dündar Seyhan katıldı. Hazır olan 54 general ve yüksek rütbeli subay müştereken bir karar alarak hep birlikte altını imzaladılar. Aınan kararlar :
1. Türk Silâhlı Kuvvetler Birliği, hiyerarşik nizama uygun olarak, iktidara el koyacaktır.
2. Harekât için Hava Kuvvetlerinin muvafakatının alınması şarttır.
3. Harekât, 28 Şubat’a kadar olan müddet içinde icra edilecektir.
                                  İki nüsha olarak hazırlanan ve her iki nüshası da hazır bulunan 54 subay tarafından imzalanan bu vesika “9 Şubat Protokolü” olarak anılacaktır. 
10.Şubat.1962           AP Grubunda ilk defa DP’ lilerin Af Konusu gündeme geldi.
18.Şubat.1961           9 Şubatçılar bölündü. Genel Kurmay Başkanı Cevdet Sunay ile Hava Kuvvetleri Komutanı General İrfan Tansel darbeye rıza göstermediler. Albaylar cuntası lideri Talât Aydemir ise; “Kendisine tarihin, ağır ve sorumlu bir vazife yüklemiş olduğuna inanıyor ve Türkiye’yi ancak kendisinin kurtarabileceği fikrini değişmez bir şekilde benimsemiş bulunuyordu” bu inanç ve psikoloji ile faaliyetini sürdürdü.
22.Şubat.1962           Talat AYDEMİR başarısız bir ihtilal girişiminde bulundu. 24 Şubat günü Talat AYDEMİR ve 73 arkadaşı emekliye sevk edildi. Hükümet tarafından 22 Şubatçılar hakkında soruşturma yapılmaması teminatı verildi. (10 Mayıs 1962 tarih ve 50 sayılı kanun) “Asker kişiler tarafından 22-23 Şubat 1962 olayları dolayısı ile veya daha evvel bu olaylara esas teşkil edebilecek mahiyette işlenen fiil ve hareketler için ceza kovuşturması yapılmaması hakkında kanun” Bu kanun İnönü’nün talimat ve baskısı sonucu kabul edildi. (Böylece, önemli mevkilerdeki bazı kişilerin adının karışabileceği ve birçok politik soruna yol açabilecek uzun bir yargılama sürecine ve ‘çok önemli skandallara’ engel olundu; Toker, Demokrasimizin İsmet Paşalı Yılları, 1961-1965 s.102) Aynı sürede tartışılmaya başlanan DP’ lilerin affına İnönü karşı çıktı. AP’ de huzursuzluk başladı. Ayrıca, 22 Nisan 1962’de İnönü önderliğinde Meclisten bir af yasası çıkartılarak, Aydemir ve subay arkadaşlarının tekrar orduya dönmeleri sağlandı. (Age.,)
03.Mart.1962            Tedbir Kanunu TBMM’de kabul edilerek Cumhuriyet Senatosuna sevk edildi.
05.Mart.1962            Tedbirler Kanunu Cumhuriyet Senatosunda kabul edilerek, onay için gönderidi.
07.Mart.1962            AP içerisinde, DP’ lilere af ve Talât Aydemir ve arkadaşlarına sağlanan avantajlar konusunda huzursuzluk ve anlaşmazlık had safhaya ulaştı. Grup “ılımlı” ve “hışımlılar” ile “müfrit” ve “mutediller” olarak bölündü. Sonuçta; Kurucu Merkez İdare Kurulu üyesi Mehmet Yorgancıoğlu, Tahsin Demiray, Ahmet Gürkan, Mehmet Turgut, Gökhan Evliyaoğlu ve Mehmet Ali Aytaş paşa AP’ den ihraç edildi. Gerilim iyice tırmanmaya başladı.
01.Haziran.1962        38 Sayılı “Anayasa Nizamını, Milli Güvenlik ve Huzuru Bozan Bazı Fiiller Hakkında Kanun” halk tarafından bilinen adıyla; Tedbirler Kanunu çıkartılarak; Demokrat Parti lehine her türlü yazı, söz, eylem ve beyanat yasaklandı. Aksine hareket edenlere bir yıla kadar hapis cezası getirildi. DP aleyhine her şey serbest ?! Önerge ve yasalaşan metnin altında AP’ nin imzası var. Kanun 27 Mayıs olayının sisler içinde bırakılmasının başta gelen sebebidir. Böylece, DP hakkında olumlu konuşmayı yasaklayan bu kanun, kaldırılmasından sonra bile Demokrat Partiden bahsetmek isteyenleri dahi suskun bırakmıştır. Bu suskunluğa karşılık, 27 Mayıs yandaşı basında ise mesnetsiz, asılsız iddialar günümüze kadar devam ede gelmektedir. 
01.Haziran.1962      Tedbirler Kanunu nedeniyle yaşana gerginlik koalisyonun dağılmasına neden
                                 oldu. Parti grupları arasında yapılan barış ve hükümeti sürdürme çabaları sonuç vermeyince, 20.Kasım.1961 de “zoraki” olarak kurdurulan AP-CHP koalisyon hükümeti istifa etmek zorunda kaldı. İstifa Cumhurbaşkanında bekletiliyor. Aynı gün Cemal Gürsel; “29 Ekim 1962 tarihine kadar af çıkacaktır” açıklamasını yaptı. Bu açıklama üzerine İnönü Gürsel’e karşı tavır aldı. Hemen ertesi gün vaki olan görüşmede Gürsel, İnönü’ye; “Silâhla Anayasa’yı ihlâl edeni af ediyorsunuz. Parmakla Anayasa’yı ihlâl edeni af etmiyorsunuz.”  Deyince İnönü cevaben; “Ordu zorla politikaya girmiştir. Fakat çıkmaktadır. Bu af kanunundan ziyade tedbirdir. Fakat, bundan sonra ceza veririz.” Gürsel, DP’lilerin affı meselesinde ısrarlıydı. İnönü’ye; “Meclis tatilinden önce af çıksın.” Dedi. Bundan sonra aralarında şu konuşmalar geçti : 
            İnönü   : Taahhüt edemem. 1962 yılı içinde bu işi yapmaya çalışacağım.
            Gürsel  : Neden sakınıyorsun ?
            İnönü   : Hiçbir şeyden çekinmiyorum.
            Gürsel  : Neden bekliyorsun ?
            İnönü   : Bir çok tedbirler aldım. Onların neticesini beklemek zorundayım.
            Gürsel  : Şu halde tedbirlerine güvenmiyorsun.
            İnönü   : Siyasi alandaki tedbirler riyaziyedeki gibi, iki kere iki dört eder mahiyetinde olamaz.  
                        Meselâ iyi muamele edersin, adam uslanır. İyi muamele edersin adam azıtır. Onun için tedbirlerimin sonunu müşahade etmek zorundayım. (M. Hekimoğlu, 27 Mayıs’ın Romanı, 1975 s.26 / Giritlioğlu, Türk Siyasi Tarihinde CHP’nin Mevkii, İkinci Cilt, s. 297-298)
06.Haziran.1962        AP Genel İdare Kurulu yenilendi. Ilımlılar tarafından Genel Başkana bir muhtıra verilerek, “yürütülen yanlış politikalar eleştirildi” Muhtıra 15 Senatör ve 49 Milletvekili tarafından imzalandı. AP’ de bölünme bekleniyor. 
13.Haziran.1962        İnönü; 27 Mayıs’ın “BAYRAM” olarak kutlanmasına ilişkin olarak TBMM’ne bir kanun teklifi verdi. Tasarı,Genel Kurula 3.Nisan.1963 tarihinde geldi ve kabul edildi. 9.Nisan.1963 günü de Cumhuriyet senatosunda onaylanarak yürürlüğe girdi.
24.Haziran.1962        İnönü, Af Kanunu tartışmaları’nın hükümeti çalışamaz hale getirdiği gerekçesiyle istifa etti
25.Haziran.1962        IV. (2.) İNÖNÜ HÜKÜMETİ ( 25.Haziran.1962 – 25.Aralık.1963 ) Koalisyon,
                                  Koalisyon ortakları : CHP – YTP  ve CKMP ile Bağımsızlar.  
24.Eylül.1962            CHP Sözcüsü Avni DOĞAN : “İhtilâli biz yapmadık. Ama, biz hazırladık. Bu sebeple, milletin, ihtilali CHP’ye atfetmesinde biraz da hakkı vardır.” ULUS Gazetesi / 24.09.1962
02.Ekim.1962            Demokrat Partilileri affetme girişimleri nedeniyle, AP’ ye karşı protesto gösterileri ve nümayişler başladı ve Genel Merkez saldırıya uğradı. Emniyet kuvvetleri saldırıya karşı ilgisiz kaldı. Milletvekili ve Senatörler tarafından “saldırı olayı” şiddetle kınandı.
12.Ekim.1962            72 Sayılı Kanunla, (siyasi hakların iadesi hariç olmak üzere) Demokrat Partililere “Kısmi Af” çıkartılarak, ceza evlerinden tahliye edilip evlerine dönmeleri sağlandı.
18.Ekim.1962            Kısmi Af. Demokrat Parti Milletvekillerinin çoğu Kayseri’de tahliye oldu.
30.Kasım.1962          AP, Birinci Büyük Kongresi toplandı. Ragıp Gümüşpala Genel Başkan, Süleyman Demirel Genel Başkan Yardımcısı ve Seçim İşleri Başkanı. Dr. Sadettin Bilgiç Propoganda Başkanı. Kongrede “Milli Hakimiyet Yemini” yapıldı. Ayrıca kongrede “Demirel’in” masonluk konusu gündeme getirildi. Demirel’in Masonluk belgesi ilk defa bu kongrede delegelere dağıtıldı.
11 Aralık 1962          Milli Givenli Kurulu Genel Sektereliği Kuruldu.
17.Aralık.1962          CHP kaynıyor. Muhaliflere hitaben İnönü : “Arkadaşlarım, size hürmetim bakidir, aranızda en son arkadaşınız olarak ömrümün sonuna kadar çalışmakla şeref duyarım. Amma emanetinizi bu kayıtlar altında taşımam” derim.. “Kabul ederseniz beraber çalışırız. Kabul etmezseniz, geçerim aranıza otururum. Yeni genel başkanı seçeriz.” (İnönü, İhtilâlden Sonra İsmet İnönü, 1960-1961, s.77-78)
20.Şubat.1963           İnönü; Siyasi af konusunda konuştu : “Siyasi affın görüşülmesine mani olan başlıca unsur; Siyasi affın başlıca bir konu olarak istismar edilmesi, tahrik vasıtası yapılmasıdır.” (İİ TBMM Konuşmaları, s. 110) Aynı konuşmasında devamla, “Tahrikler devam ettiği müddetçe bu meseleyi görüşmeyeceğiz. Ben, memleketin muhtaç olduğu meseleleri ve dertleri lâyık olduğu ölçüden daha geniş müsamaha ile, daha çok iyilik getirecek ölçüleri tercih ederek, tatbik etmek istidadında olan bir insanım Hiçbir zaman Meclisin ve mebusların teşebbüsü ile, partilerin teşebbüsü ile bir siyasi hat tayin edilecek ve aklımızın ermediği, onun mesuliyetini almak için kendimizde hak ve takat görmediğimiz zaman o mesuliyeti bize yüklemeye hiçbir kuvvet kâfi gelmez.” (Age., / Kemal H. Karpat, Social Groups and the Political System after, 1960, Social Change and Politics Turkey. A. Structural –historical Analysis, KP ve diğerleri 1973, s.257-258)
18.Mart.1963            3. Cumhurbaşkanı ve Demokrat Parti kurucu Genel Başkanı Celâl BAYAR, Cumhurbaşkanı tarafından affedildi. 23.Mart.1963 günü Kayseri ceza evinden çıktı. Bir AP heyeti tarafından törenle karşılandı. Bayar, Ankara’ya geniş güvenlik tedbirleri altında geldi. Olaylar çıktı. AP Genel Merkezi saldırıya uğradı.   
22.Mart.1963            3. Cumhurbaşkanı ve DP Kurucu Genel Başkanı Celâl Bayar sağlık nedeni ile tahliye olarak Ankara’ya gitti. Nümayişçiler AP genel merkezine tekrar saldırdılar.
02.Nisan.1963           DR. SADETTİN BİLGİÇ’İN EVİNDE YAŞANANLAR ve Süleyman Demirel.
            AP genel merkezine vaki sürekli saldırılar, artan gerilim ve yükselen tansiyon AP teşkilâtı ve üst yönetiminde moral bozukluğuna yol açıyor ve gerginlik-yılgınlık yaratıyordu. İşte, böyle olaylı ve sıkıntılı geçen 01.Nisan.1963 gününden sonra 02.Nisan.1963 günü sabaha karşı saat 5.00’de Dr. Sadettin Bilgiç, Süleyman Demirel ve Dr. Faruk Sükan, Sadettin Bilgiç’in evine gelirler. Kapıyı, sabah namazına kalkmış olan Sadettin Bilgiç’in babası açar. Demirel, kapıdan girer girmez, hiçbir yerde konuşulmadı halde; “-Amca bi partiyi kapatmaya karar verdik. Elli sene daha bu memlekette demokrasi olmaz” der. Baba önce gelenleri içeri davet eder ve “Buyrun siz yorgunsunuz. Birer kahve için de konuşalım” diye cevap verir. İçeri girerler. Kahveler gelir. Baba, Süleyman Demirel’e  aynen şöyle konuşur : “Partiyi siz mi kurdunuz ki kapatacaksınız ? Partiyi kurucular kurmaz. Millet benimserse parti kurulmuş olur. Gelişir. Parti Büyük Kongresini yapmıştır. Kapattım demekle kapanmaz” dedi ve devamla; “İhtilâli yapan adam Cumhurbaşkanı, yaptıran adam Başbakan olacak. Siz de, sözüm ona iktidara namzet partinin yetkilileri olacaksınız. Bunu çelik çomak oynamak mı zannettiniz ! Bunların hepsi olacak ve olacakları da haddi azamisi olmuştur. Bundan sonra bir şey olmaz. Birer duş aldıktan sonra gidin işinize.” Hiç kimseden bir cevap gelmeyince de sözlerini şu cümle ile noktalar: “Sadettin vazifeye devam etmezse bu evde oturamaz. Ev benim derse, ben bu evde oturamam.” Yine kimseden ses çıkmaz ve herkes kendi evine gider. Ancak, aynı gün toplanması gereken Temsilciler Meclisine Demirel; “Bu memlekette elli yıl daha demokrasi olmaz” biçiminde haber gönderir ve toplantıya katılmaz (!?)
            Aynı gün toplantıda Demirel müstafi sayılarak yeni görev taksimi cihetine gidilir.                
09.Nisan.1963           27 MAYIS BAYRAM İLAN EDİLDİ. (CHP’nin teklifi ile..) Kanun No: 2379
                     NOT: 27 Mayıs bayramı, 12 Eylül 1980’den sonra, Milli Güvenlik Konseyi Üyesi Orgeneral Sedat CELÂSUN’ un teklifi doğrultusunda; 17 Mart 1981 tarih ve 44 sayılı oturumda görüşülerek ret ve iptal edilerek kaldırıldı. Sonradan; (12 Eylül 1990 tarihli Hürriyet) Milli Güvenlik Konseyi Başkanı Sayın Kenan EVREN, Celâlettin ÇETİN ile yaptığı mülâkatta şöyle diyor: “Bir bayram yapıldığı zaman milletçe kutlanmalıdır. Örneğin Cumhuriyet Bayramı diyoruz, milletçe kutluyoruz, Otuz Ağustos diyoruz, gene hepimiz can ve gönülden kutluyoruz. Ama, 27 Mayıs’ı kutlayamaz olduk, yalandan kutlar gibi görünüyorduk..”   
21.Mayıs.1963            Talat Aydemir, Fethi Gürcan, Alpaslan Türkeş ve arkadaşlarının 2.ihtilal teşebbüsü. Aygemir’ e bağlı birlikler Ankara’nın merkezi yerlerini tuttu. Radyoevini ele geçirerek İlhan Baş tarafından devrim bildirileri okutuldu. Gece yarısından itibaren Hükümet birlikleri harekete geçerek sabaha karşı duruma hakim oldu. Teşebbüs bastırıldı. İhtilâlciler tutuklanarak Mamak Muhabere Okulundaki sıkıyönetim mahkemesi tarafından yargılandılar. Aydemir ve Gürcan hakkında verilen idam cezası infaz edildi. Türkeş ve arkadaşları beraat ederek tahliye oldular.
            İNÖNÜ; Bugün yapılan (ikinci) başarısız darbe girişiminin ardından ise, İnönü derin üzüntüsünü şu sözlerle dile getiriyordu : “Şerefsiz sergüzeştçiler (maceraperestler) yüzünden bu topraklarda medeni ve demokratik nizamın davacısı olanların yüreklerinde açılan yara büyüktür.” 
21.Mayıs.1963        Celâl BAYAR tekrar Kayseri Cezaevine gönderildi.
12.Eylül.1963            Türkiye, o zamanki adıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ile işbirliği anlaşması / protokolü imzaladı. (Ankara Anlaşması)        
17.Kasım.1963        Askeri darbeden sivil idareye geçtikten sonra yapılan ilk “Mahalli Seçimler”
                                  AP, % 45.36 – CHP, % 36.21 – CKMP, % 2.98 – YTP, % 6.54 – MP, % 3.18 – TİP, % 0.36 – Bağımsızlar,  % 5.40  ( 1961’e göre;  AP (+1) 0.56 –  CHP  (-) 0.49 – CKMP, (-) 11.02 ) CHP+Bağımsızlar
02.Ocak.1964          Milli Gelir : fert başına 200 Dolar, “AP Meclis Grup Başkan Vekillerinden Balıkesir Millet vekili Cihat Bigehan’ın konuşmasından”
02.Ocak.1964          İnönü; (Mecliste Kıbrıs’la ilgili olarak yaptığı konuşma) “Büyük Meclise arz edeyim ki, ben bu toplantıya gelmeden önce, bütün parti liderlerini topladım. Kıbrıs meselesi hakkında cereyan eden hadiseleri, takip ettiğimiz politika ve istikbal için ihtimalleri hûlusla ve tafsilâtıyla arz ettim. Umumi efkâr önünde sorumlu bir adamın ve sorumlu parti liderlerinin açıkça münakaşa edemiyecekleri her konuyu görüştük. (İİ, TBMM Konuşmalar, 1961-1973, s. 182)   
04.Mart.1964            KIBRIS Davası Kaybedildi. Başbakan İsmet İNÖNÜ’ nün azınlık CHP Hükümeti; Garanti antlaşmasından doğan hakkını kullanmadığı ve (dolayısı ile) askeri müdahale görevini yerine getirmediği için, Birleşmiş Milletler Barış Gücünden medet ummuş ve 4 Mart 1964 tarihinde katil Papaz Makarios’ un Hükümetinin “Meşru Hükümet” olduğunu kabul ve tescil etmiştir. Çoğu zaman unutulan bu önemli gerçek, Türk ve Kuzey Kıbrıs kamu oyunun dikkatine önemle arz olunur.
04.Haziran.1964        AP Genel Başkanı Ragıp GÜMÜŞPALA (Paşa) İstanbul’da vefat etti.
07.Haziran.1964        Cumhuriyet Senatosu Kısmi Yenileme Seçimleri yapıldı. SONUÇ :
                                 AP, % 50.30 – CHP, % 40.80 – CKMP, % 3.00 – YTP, % 3.50 Bağımsızlar: % 2.30..,   51 Senatörlükten  31’ini AP., 19’unu CHP kazandı, 1’ini bağımsız aldı. 
12.Haziran.1964        AP temsilciler meclisi toplandı. Genel Başkan Vekilliği Süleyman Demirel’e teklif edildi. Kabul etmeyince Dr. Sadettin Bilgiç Genel Başkan Vekili seçildi.
18.Haziran.1964        AP Genel Merkezine; Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel tarafından 4-193 sayılı bir mektup gönderilerek; “Hükümet aleyhine vaki davranışların önlenmesi ve ülkeyi yeni bir buhrana sürüklemekten şiddetle kaçınılması ve bu meyanda gerekli parti içi önlemlerin alınması” talep olundu.   
27 Haziran 1964        Fethi GÜRCAN idam edildi.
05 Temmuz 1964         Talat AYDEMİR idam edildi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder